Terör faktörü

BÜTÜN kamuoyu araştırmalarında terör birinci sıradaki sorun olarak görünüyor. Gayet tabii, terör Türkiye’nin bir numaralı sorunudur.

Haberin Devamı

Ve tabii siyaseti de birinci faktör olarak etkiliyor: İşsizlik, ekonomi, dış politika gibi faktörler bir yana, teröre karşı kapsamlı operasyonlar yürüten iktidarın oyları artıyor. Bu artış, MHP’den ve HDP’den aldığı oylarla gerçekleşiyor.

Kürt sorunu silahsız çözülsün diye HDP’ye verilen muhafazakâr Kürt oyları AK Parti’ye dönüyor. 7 Haziran’da HDP’nin oyları yüzde 13’tü... Terör ve teröre karşı operasyon başladı, 1 Kasım’da HDP’nin oyları 10.8’e düştü, barajı güçlükle geçebildi.

Gezici’nin son araştırmasında yüzde 7.3’tür. Anket hatası olarak bir-iki puan altında veya üstünde olsa ne yazar.


HDP’NİN YENİLENMESİ?
HDP’de KCK’nın ‘neferi’ olmayanlar bu tabloyu iyi okumalı. HDP’deki muhafazakârlar ve Celal Doğan gibi Sosyal Demokratlar KCK vesayetine karşı parti içinde bir hareket başlatmalı, HDP kendini yenileyerek terörsüz çözüm partisi olabilmelidir.

Başbakan Davutoğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki performansı çok iyiydi. Bir vatandaş olarak tebrik ederim.

KCK militanı olmayan HDP’liler şu gerçeği görmelidir: Paradoksal olarak El Kaide ve IŞİD gibi terör örgütleri Batılıları terör belasıyla tanıştırıyor! Mülteci sorunu gösterdi ki, Ortadoğu’daki etnik sorunlar demokratik usullerle çözülmezse Avrupa’nın da başına belalar getiriyor.

Bu çağda terör, vahşet olmasının yanında, siyaseten de mutlak yanlış bir davranıştır. PKK’ya esin kaynağı olan Mao’lar, Ho’lar, Pol Pot’lar artık ortaçağ kadar gerideler...


MİLLİYETÇİ OYLAR
MHP’ye gelince... AKP ile MHP arasında öteden beri önemli bir oy geçişkenliği vardır.

MHP, 7 Haziran’da 16.3 oy almış, AKP’ye iktidarı kaybettirmişti. Bunun temel sebepleri “milliyetçi muhafazakâr” büyük seçmen tabanında, iktidarın örgüte ödün verdiği yolundaki endişelerin ve yolsuzlukların AK Parti’yi yıpratmış olmasıydı.

Bahçeli de seçim propagandasında “terör” ve “yolsuzluk” konularına odaklanmıştı.

7 Haziran seçimlerinden hemen sonra PKK terörü tetikledi, hükümet de 25 Temmuz’da kapsamlı operasyonlara başladı...

Ve 1 Kasım seçimlerinde MHP 2 milyon oy kaybederek yüzde 11.9’a düştü.

Cumhurbaşkanı’nın şu sözü, bu sosyo politik realiteye dayalıdır:

“İki partinin bir araya gelmesi durumunda yerli ve milli bir anayasa yapılabilir... İktidar partisi ile MHP arasında asgari müştereklerin değil, azami müştereklerin olduğuna inanıyorum.” (21 Mart 2016)

İki partili anayasa Türkiye’nin en az üçte birinde dışlanma duygusu yaratabilir; eminim bunu Prof. Davutoğlu da vicdanında kabul eder.

Anayasalar çok daha kapsayıcı olmak zorundadır. Fransa’yı birleştiren 1958 tarihli De Gaulle anayasası yüzde 79 oyla kabul edilmişti. Anayasaların kapsayıcı olup olmaması ayrı konu...

Gezici’nin araştırmasında MHP’nin oyları yüzde 8.9’a inmiş... Her ankette birkaç puan hata olabilir, MHP’nin kritik bir noktada olduğu bellidir.


DENETİM VE DENGE
CHP’nin oyu donmuş vaziyette, hep yüzde 25... Son “yenileşme kurultayı”ndan da bir yenilik çıkmadı.

Şimdi MHP kritik bir dönemeçte... Parti içi tartışmalara girmiyorum. Yakışıksız suçlamalar yerine bu parti Sadri Maksudi, Mümtaz Turhan, Cahit Okurer, Ali Fuat Başgil gibi milliyetçi düşünce tarihindeki büyük fikir adamlarının kalitesinde politikalarla “halka doğru” gitmenin çaresini bulmalıdır.

Demokrasinin zorunlu temellerinden biri olan “denetim ve denge”, sadece erkler arasında değil, siyasi yelpazede de bir ihtiyaçtır.

Yazarın Tüm Yazıları