Siyasi kültür

AMERİKALI Senatör John McCain ülkemizde; Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından kabul edildi.

Haberin Devamı

80 yaşındaki senatör Amerika’da ne başkandır ne de bakan...

Hatta aynı partiden olan Trump’ı en sert eleştiren isimlerden biridir.

Vietnam Savaşı gazisi ve özellikle dış politikada aktif bir şahsiyet olan McCain, çok saygın ve etkili bir isimdir.

Senato’da “Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı”dır.

Amerika’yla ve bütün ülkelerle ilişkilerimizin hükümetlerle sınırlı kalmayıp geniş bir yelpazede gelişmesi elbette olumlu ve gereklidir.

Benim üzerinde duracağım konu, siyasi kültür sorunudur.

BAĞIMSIZ KİŞİLİK

McCain’in şahsında ortaya çıkan siyasi kültür unsurlarına bir bakalım.

Evvela kuvvetli bir şahsiyet; partisinin emir kulu değil.

Kendi itibarıyla 1981’den beri senatör veya temsilci olarak seçilmektedir.

Batı demokrasilerinde vekillerin “tabandan” seçilmeleri onlara kişilikli davranma gücü kazandırır.

Haberin Devamı

Koca Amerika’da toplam 100 senatör seçilir. Senatör olmak çok prestijli bir sıfattır.

Gerçi Temsilciler Meclisi’nin 440’a yakın üyesi vardır fakat “sorgulama” ve “onay” yetkisi Senato’da olduğu için Senato daha önemlidir.

Senato’nun bizdeki Meclis komisyonlarına benzeyen “komite”leri çok güçlüdür. Başkanı hesaba çekerler, atadığı bakanları, yargıçları, büyükelçileri didik didik inceleyip kamuoyu önünde sorguladıktan sonra kabul veya reddederler.

Sistemi iyi işleten iki faktöre dikkat: Bağımsız kişilik ve güçlü kurumlar!

Amerikan tarihinde ve bugün McCain gibi güçlü senatör örnekleri az değildir.

‘FAZİLET MÜCADELESİ’

ABD’nin büyük başkanlarından John F. Kennedy’nin “Fazilet Mücadelesi” adlı kitabını okuduğumda genç bir politika heveskârıydım; hâlâ elimin altındadır. Doğru bildikleri uğruna partisiyle çelişmekten sakınmayan bağımsız iradeli senatörleri anlatır.

Bu sayede sistemin esneklik kazandığını, uzlaşmaların sağlandığını vurgular.

Demokrat Partili Kennedy, Cumhuriyetçi Senatör Albert Beveridge’in şu sözlerini aktarır:

“Herkesin benzer düşünceleri ezberlemesini isteyen bir kuruluşa parti denilemez. Böyle bir parti düşünce ve vicdan sahibi kimselerden oluşan canlı bir kuruluş değil, gelenek ve kan bağlarıyla bir arada duran ilkel bir kabile gibidir.”

Haberin Devamı

Bizde ise “kabile gibi” olmak övülür: “Sıkılmış yumruk, emir demiri keser, sürüden ayrılanı kurt kapar, vazife istenmez verilir” falan...

İşte bu yüzden her devirde kutuplaşıyoruz, yumruklarımızı açıp tokalaşmamız çok zor!

Bir vekil liderden farklı konuştuğunda partiden atılıyor.

Cumhuriyetçi Parti’de ise Trump’ı çok sert eleştiren senatörler var, onları partiden atmak gibi bir “kabile” davranışı kimsenin aklından geçmiyor.

BİZİM TARİHİMİZDEN

Elimdeki “Milli Mücadele Belgeseli”ni bitirirsem bir kitap yazmak istiyorum.

Takrir-i Sükûn Kanunu’na itiraz edip “lüzumsuz şiddete karşıyım” diyerek başbakanlıktan istifa eden Fethi (Okyar) Bey...

Dersim Kanunu’nda idam cezalarını Meclis’in denetim yetkisinin kaldırılmasına Tek Parti meclisinde itiraz eden Muğla Milletvekili Hüsnü Kitapçı...

Haberin Devamı

Bayar’ın telkinleriyle Menderes’in uyguladığı sertlik ve baskı siyasetini parti içinde eleştirerek yumuşamayı ve muhalefetle diyaloğu savunan Sıtkı Yırcalı, Fevzi Lütfi, Rıfkı Salim...

Ve hukuk tarihimizdeki onurlu isimler...

Tarihimizde böyle örnekler az değildir. Fakat “makbul” görülmedikleri için tozlu sayfalarda kaldılar.

Biz de yeni nesillerimize böyle örnekleri anlatmalıyız.

Partiler olmadan demokrasi olmaz, fakat hür düşünce ve bağımsız kişilik kültürünü de geliştirmemiz gerekiyor.

Bilimin gelişmesi için de zorunludur bu.

Yazarın Tüm Yazıları