Siyasi deprem

ABD Dışişleri Bakanı Kerry, IŞİD’e karşı operasyonlarda Türkiye’nin katkısının ne olacağı sorusuna “Türkiye’nin hassas sorunları var” diye cevap verdi.

Haberin Devamı

Tabii “hassas sorunlar”dan en acil olanı, IŞİD’in kaçırdığı 49 vatandaşımızdır; Musul Konsolosluğumuzun personeli... Bu vatandaşlarımızın hayatını düşünerek Türkiye’nin ihtiyatlı hareket etmesi tabiidir. Nitekim IŞİD gibi dünyanın nefret ettiği bir terör teşkilatına karşı Türkiye imza koyamadı. Türkiye’nin katkısı insani ve lojistik alanla sınırlı olacak.
Fakat şu da bir gerçek, Ortadoğu’da “büyük oyun kurucu” olmak isteyen Türkiye, bu yüzden sınırlı hareket etmek zorunda kalmış bulunuyor...

PKK, IŞİD’E KARŞI!

Türkiye’nin en acil sorunu 49 vatandaşımızın hayatıdır. Fakat uzun vadeli sorunlarımız da küçümsenecek gibi değildir. “IŞİD’e karşı mücadele eden” güçlere ABD silah yardımı yapacak. Türkiye bu silahların PKK ve bağlantılı örgütlerin eline geçmesinden kaygılı.
Bu arada PKK’nın Suriye kolu olan YPG/PYD, “IŞİD’e karşı savaşmak” için Özgür Suriye Ordusu’yla ittifak protokolü imzaladı; Türkiye’nin desteklediği ılımlı ÖSO yani!
Selahattin Demirtaş “PYG-ÖSO ittifakından memnun” olduklarını söyledi.
Irak ve Suriye’de siyasi etkinliği artan PKK, Türkiye’de de devlet otoritesi yerine kendi otoritesini “inşa” hareketlerine devam ediyor. Şantiye basmalar, yol kontrolleri, zaman zaman silahlı eylemler, “özel okul” statüsü için Bakanlığa başvurmadan okul açmalar...
21. yüzyılda Kürtlerin sadece fiilen değil, resmileşmiş olarak da Ortadoğu’da faal bir siyasi faktör olacağı kesindir. Bu sosyolojik ve politik süreç, Türkiye’nin güvenliğini nasıl etkileyecek? İlelebet “terörsüz” duracak mı, KCK’nın resmen ilan ettiği “Halk Savunma Güçleri” kâğıt üzerinde kalacak mı? Bunları bilmiyoruz.

TERÖR RİSKİ

Türkiye’nin “hassas sorunları” deyince, radikal dinci terör örgütleri de akla gelmelidir. Polis birçok El Kaide operasyonu yaptı; demek ki bir şeyler var. IŞİD’e katılanlar olduğu biliniyor. Newsweek’te bu konuda dikkat çekici bir haber yayınladı. Türkiye’de çok yaygın ve hâkim olan İslam anlayışı bu tür radikalizmden kesinlikle uzaktır, hatta sekülerleşen yönleri de var. Fakat terör sayı meselesi değildir. Küçük gruplar da terör metotlarıyla ciddi sorunlar yaratabilir.

19. YÜZYIL DÜZENİ?

Ortadoğu’daki bütün siyasi depremler geçişken kimlikler sebebiyle bizi de etkiliyor. Türkiye kapımı kapattım, evime çekildim diyemez; ilgisiz kalamaz. Fakat...
Birinci Cihan Harbi’nde Osmanlı’nın mağlubiyetiyle Batılıların Ortadoğu’da kurduğu “20. yüzyıl düzeni” besbelli çöküyor; lakin Osmanlı Ortadoğusu yeniden doğmuyor; böyle bir hamasetten sakınmak gerekir.
Olsa olsa, çarpışan halklarıyla ve kanlı komita örgütleriyle “19. Yüzyıl Balkanları”, çağımızda Ortadoğu’da hortluyor belki!
Nitekim haritalar yeniden çizilecek gözüküyor, dünkü Balkanlar’da olduğu gibi.
“Balkanlaşma” konusunda benim “Rumeli’ye Elveda” adlı kitabımda ayrıntılar vardır.

ORTAK AKIL İHTİYACI

Ortadoğu’daki bu büyük, şiddetli, uzun süreli siyasi depremi Türkiye kansız ve önemli bir hasara uğramadan yönetebilmelidir. Aktif diplomasiyi bu yönde yaparak Batı’da ve Ortadoğu’da dostlarının sayısını arttırabilmelidir.
Bunun için siyasi akılcılık esas alınmalıdır. Ülke içinde kutuplaşmayı gidererek büyük kararlar alabilmek için “ortak akıl” oluşturmamızı kolaylaştıracak bir rasyonelleşmeye iç siyasetimizde de ekmek su gibi ihtiyacımız vardır.

Yazarın Tüm Yazıları