Paylaş
Muhafazakârsanız “yüzyıllık parantez kapanacak” diye sevinebilirsiniz. Cumhuriyetçi iseniz “devrimlerin kazanımları kaybediliyor” diye üzülebilirsiniz.
Şerif Hoca’nın özelliği böyle ak-kara şablonlarını aşması, son derece karmaşık olan değişim süreçlerini bütün unsurlarıyla araştırmasıydı.
OSMANLI’DA ‘MAHALLE’
Değerli tarihçi Zafer Toprak, Şerif Mardin’in “dünya çapında bir bilim insanı” olduğunu, “Türkiye’deki kentlileşmenin sorunlarını”, mesela “mahalle baskısı”nı onun izah ettiğini belirterek şöyle diyor:
“Kanımca günümüz Türkiye’sinde ‘mahalle baskısı’ siyasetin ana eksenini oluşturmakta ve yeterince kentlileşemedikçe bu süreç böyle devam edecek.” (Pınar Kür, Haber Türk, 10 Eylül)
Şerif Hoca “Türk Modernleşmesi” adlı kitabında Osmanlı’da kentli burjuvazi bulunmadığını, toplumun “yöneten” ve “yönetilen” diye ikili bir yapıya dayandığını anlatır.
Özellikle batış devrinde yönetici elitler “alt sınıfların düşünce ve yaşayışlarına önem vermediler”.
Modernleşmenin ve uluslaşmanın en önemli dinamiklerinden biri olan siyasal katılmayı geliştirerek “alt sınıfları müşterek bir milli hayata katmak” gibi sosyolojik değişimler Osmanlı’da yaşanmadı, toplum parçaları birbirine bağlanmadı... (s. 27-28)
Çok güçlü “mahalle yapısı” Cumhuriyet’e intikal etti.
CUMHURİYET VE MAHALLE
Merhum Prof. Mardin “Türkiye’de Toplum ve Siyaset” adlı kitabında Cumhuriyet’in de taşraya kuşkuyla baktığını, siyasi katılmaya izin vermediğini anlatır. Cumhuriyet “her şeyden önce Merkezin güçlendirilmesini, yani çevreye (taşraya) karşı partinin güçlendirilmesini” esas almıştı.
Bu, devletin ayakta kalmasını sağladı fakat toplumsal değişmeyi, şehirleşmeyi frenledi; “mahalle” devam etti. (s. 49-51)
Modernleşmenin en önemli sosyolojik dinamiği olan şehirleşme ancak 1950’den sonraki ekonomik politikalarla ve halkın siyasete katılımıyla başladı.
Bu, “mahalle”nin metropollere taşınması demekti!
Şerif Mardin’in “resmilik karşıtı kültür” dediği değerler şehirlere geldi.
Tabii yol, okul, hastane, tapu, imar, iş ve siyasi prestij de istediler.
“Kasketli” sözü eski CHP’de küçümseme, DP’de ise “halkımız” anlamındaydı.
Sağ partiler bu altyapı hizmetlerine çok önem verdiler, şehirleşmeyi hızlandırdılar.
ŞEHİR YANİ DEMOKRASİ
Şerif Hoca “mahalle”nin ekonomi ve demokrasi sürecinde dönüşerek “şehirli” hale geleceğini, bireyin ve çoğulculuğun güçleneceğini anlatır.
Bireyi silen totaliter kitle toplumunun gelenekselden “daha tehlikeli” olacağını da hatırlatır.
Şehirleşme ve eğitim zamanla kentli değerleri güçlendirir, “mahalle”nin etkisi zayıflar.
ANAR’ın Genel Müdürü İbrahim Uslu, referandumda hayır oyu veren “beyaz sağ seçmen”den bahsetmişti; şehirli, eğitimli...
Ailelerinden daha şehirli olan genç seçmenler ve şehirler hayır oyu vermemiş miydi?
Şerif Hoca bunun sosyolojisini yazamadan vefat etti; öğrencileri yazmalıdır.
“Şehir” güçlendikçe AKP ya başlangıçtaki gibi özgürlükçü olmak veya “mahalle”ye daha bir hırsla yapışmak zorunda kalacak gibi görünüyor.
Şerif Hoca’nın 1990’lı yıllara kadarki kitap ve makaleleri İletişim Yayınları tarafından yayımlandı; önemle tavsiye ederim. Sonraki eserlerini ve ders notlarını Sabancı Üniversitesi’nin yayımlamasını önermiştim. Sayın Ahmet İnsel bunların da İletişim’den çıkacağını bildirdi.
Paylaş