Seçilmiş, atanmış

KÜLTÜR mirasımız arasında en başlarda yer alan İstanbul’daki tarihi yarımada üzerinde belediyenin yetkileri artırıldı.

Haberin Devamı

‘Seçilmiş’ belediyenin imar ve inşaat yetkileri artırılırken, ‘atanmış’ Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yetkileri epey daraltıldı.

Bu iyi mi, kötü mü?

Herhangi bir konuda ‘atanmışlar’ mı, ‘seçilmişler’ mi son sözü söylemeli?

Yanlış, bu soruyla başlıyor. Çünkü seçilmişlerin de atanmışların da yetki alanları demokrasilerde farklıdır.

Biri diğerinin yetkisine müdahale etmemelidir.

KARARIN İÇERİĞİ

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AK Partililerin oylarıyla kabul edilen karara göre, tarihi yarımadadaki 10 bin “tescilli” eser Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yetkisinde olmaya devam edecek.

Bunun dışındaki 50 bin “tescilsiz” yapı belediyenin imar yetkisine geçiyor.

Tarihi eserlere “komşu” niteliğindeki parseller buna dahil!

Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir yol, meydan ve yeşil alanların altında çok katlı yeraltı otoparkları yapmaktan, elektrik kablolarını yeraltına almaktan bahsediyor.

Haberin Devamı

Bunlara itiraz edilemez fakat İstanbul’un ne hâle geldiği de bellidir.

Birçok tarihi eser, çevresine belediyelerin onayıyla apartmanlar ve AVM’ler dikildiği için gözden kayboldu.

SULTANAHMET ÖRNEĞİ

En vahimi, tamamen koruma altında bulunan tarihi yarımadadaki Sultanahmet Camisi’nin siluetini bozan üç gökdelenin Zeytinburnu’nda inşa edilmiş olmasıdır.

Üstelik İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin 2002’deki iptal kararına rağmen ve Zeytinburnu Belediyesi’nin kararıyla!

Kısa sürede oy getiren istihdamı sağladığı için inşaat sektörünü iktidar sürekli teşvik ediyor. İmar planlarını değiştirerek, imar alanlarını olabildiğince genişleterek...

Sanayici Rahmi Koç, “Yatırımlar taşa toprağa gitti” demişti, değil mi?

Ali Babacan da şu uyarıyı yapmıştı:

“Üretmeden, dışarıdan sağlanan krediyle lüks AVM, lüks konut Türkiye’yi çıkmaza sokabilir.” (24 Temmuz 2014)

Tarihi yarımadayla ilgili kararın endişe yaratması da bundandır.

‘Seçilmişler’ önemli bir oy değeri olmayan yüksek kültürel değerlere öncelik vermezse ne olacak? İşte bu noktada “denetim” sorunu ortaya çıkıyor.

SİVİL TOPLUM?

Gelişmiş demokrasilerde bağımsız denetleme ve düzenleme kurulları giderek önem kazanıyor. Bu kurullar oy endişesi olmayan, iktidardan da emir almayan “atanmışlar”dan oluşur.

Haberin Devamı

Gelişmiş demokrasilerde “sivil toplum” da çok önemli bir denetim işlevi yapar.

Otoriter sistemlerde ne “bağımsız” kurullar vardır ne de özgür ve güçlü sivil toplum kuruluşları.

Bizde “sivil toplum” tarihi ve sosyolojik faktörler sonucu maalesef gelişmemiştir.

Son on yılda muhafazakâr kesimde vakıf ve dernekler hayli yaygınlaştı. Bu sevindiricidir fakat bunların kendilerini “iktidara kayıtsız şartsız adadıklarını” bağımsız düşünceli muhafazakâr yazarlar da yazıyor.

Totaliter örgütlerin terör destekçisi yan kuruluşlarına zaten sivil toplum denilemez. 

Geriye kalıyor, ideolojisi ne olursa olsun, toplumsal denetim yapabilecek, gerektiğinde protesto edecek gerçek sivil toplum kuruluşları.

Haberin Devamı

Hem cılızlar hem OHAL’de hepten pasifleştiler.

DENETİM SORUNU

Tarihi yarımadada bir rant furyasını önlemek için sivil toplum denetiminin ve bağımsız yargının ne kadar önemli olduğu açık.

Bizde bunlar yeterli düzeyde değil.

Tarihi yarımadadan Türkiye’ye bakarsak, siyasetin yetkileri, siyasi kararların bağımsız kurullar ve sivil toplum tarafından denetlenmesi gibi temel sorunlarımız görülür.

Meclis’teki teklif bu sorunları daha da ağırlaştırır, zira siyasi gücün denetlenmesini daha zor hale getirecek.

Yazarın Tüm Yazıları