Paylaş
Mesela Fransa’da Marien Le Pen iktidara gelseydi gibi... Fakat Polonya ve Macaristan komünizmden 1980’lerde çıkmış ülkelerdir, demokratik kurumları tabii ki Fransa kadar güçlü değil. Fransa’da Anayasa Konseyi, Sarkozy’e baş eğdirmiştir... Amerikan yargısı ve kuvvetler ayrılığı kurumları Trump’ı nasıl “dengeliyor ve denetliyor”, görüyoruz.
Lakin iki popülist lider, Macaristan’da Victor Orban, Polonya’da Jaroslaw Kaczinsky anayasa mahkemelerini dize getirmek üzereler.
BAĞIMLI YARGI ÖZLEMİ
Jaroslaw Kaczinsky’nin Hukuk ve Adalet Partisi 2001 yılında kuruldu ve iktidara geldi. 2015’te Anayasa Mahkemesi sorunu patlak verdi.
Polonya Meclisi’nde çoğunluk olan Hukuk ve Adalet Partisi, “bir gece yarısı” AYM’ye beş üye seçiverdi. AYM ise bunlardan ikisinin gerekli şartlara sahip olmadığına karar verdi. Kıyamet koptu...
Parti AYM’yi ele geçirmek istiyordu, buna AYM engel olmuştu.
Kaczinsky “Polonya’da kötü olan her şeyin kalesi AYM’dir” diyordu.
Nihayet Anayasa Mahkemesi’ni siyasi kontrol altına alan anayasa değişikliğini parlamentodan geçirdi; yaygın protestolar üzerine Cumhurbaşkanı Duda dün bunu veto etti. Parlamenter sistemde cumhurbaşkanının denetleyici ve dengeleyici rolüne bir örnektir Duda’nın bu tavrı; aynı partiden olduğu halde.
‘DENETİM VE DENGE’
The Guardian’a göre, Kaczinsky’nin bu değişikliği “hükümet üzerindeki demokratik denetimleri ve dengeleri kaldırmak için AYM’yi ele geçirmek” olarak görüldüğü için tepkiler oluştu.
Kaczinsky bunu sağlamak için “imkânsızcılık” denilen bir teori de geliştirmiş: “Polonya toplumunda ve kurumlarında ciddi reformlar yapılması, denetim ve denge sistemi yüzünden imkânsızdır!”
Halbuki genel seçimler olmadan nasıl demokrasiden bahsedilemezse, denetim ve dengeyi sağlayacak kuvvetler ayrılığı olmadan da demokrasiden bahsedilemez.
Macaristan’da da Orban aynı şekilde 2013 yılında anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi’ne “bizden” isimler getirmişti. Çok saygın bir hukukçu olan Macar András Baka AİHM’ye bireysel başvuru yapmıştı. AİHM’de İkinci Daire 27 Mayıs 2014’te kuvvetler ayrılığı ilkesinin “ihlal” edildiğine karar vermiş, Macaristan‘ı tazminata mahkûm etmiştir.
Hukukçuyum diyen herkes AİHM’nin bir hukuk başeseri niteliğinde olan bu kararını okumalıdır. (Başvuru No. 20261/12)
AĞIR YAPTIRIMLAR
Denilebilir ki, tazminata mahkûm etmek ne yazar! Yatırırlar parayı biter!
Hayır bitmez, birike birike koca bir ‘sicil’ olur. Dünkü haberlerde Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Polonya’da olanları “sonuçta Polonya’yı Avrupa’da marjinalleştirecek bir kara senaryo” olarak niteliyordu. Tusk Polonya eski başbakanıdır.
Avrupa Komisyonu 20 Temmuz’da, “AB kurumlarında Polonya’nın oy hakkının askıya alınması”nın yakında karara bağlanacağını açıkladı.
Çok ağır bir yaptırımdır bu; üstelik Katolik Polonya Avrupa’nın “en Hıristiyan” ülkesidir. Marjinalleşme, AB kurumlarında askıya alınma falan; hepsine Polonyalılar “varsın olsun” diyebilir.
AB kurumlarında oy hakkını kaybetmiş ve marjinalleşmiş bir ülke olmayı içlerine sindirirlerse ve ileride ortaya çıkacak ekonomik zararlarını bilerek bunu tercih ediyorlarsa söyleyecek söz yok.
Popülizm başta böyle cazip gelir ama uzun vadede demokrasiye de ekonomik gelişmeye de tehdittir. Bir gün Venezuela’yı da yazacağım.
Paylaş