Paylaş
Tartışılan ‘fetva’ konusunda yapılan yayınlara inandırıcı cevaplar vermiş.
PKK’nın din istismarı yaptığını anlatmış; ben bunun üzerinde duracağım.
Peygamber Efendimizin “Hendek Savaşı” denilen savunma savaşı biliniyor. PKK bölgede “Hendek kazmak sünnettir” diye propaganda yapıyormuş! “Klasik medreselerde sadece birkaç gramer kitabı okumuş cahil insanların başına sarık sararak” bu tür propagandalar yaptırıyormuş.
Konu sadece terörle mücadele bakımından değil, dini duyguların nasıl istismar edildiğini görmek bakamından da çok önemli.
Abdullah Öcalan’ın talimatıyla 10 Mayıs 2014’te Diyarbakır’da “Demokratik İslam Kongresi” yapılmıştı. Kuran okunarak açılan kongrede “çok dillilik, çok kimliklilik, demokratik özerklik” gibi kavramlarla bazı Kuran ayetlerini irtibatlandıran konuşmalar yapılmıştı.
7 Haziran seçimlerinden önce Kandil’de en kanlı terör şeflerinden Cemil Bayık, “Peygamber’in Medine Sözleşmesi’ni Önder Apo’nun uygulamaya koyduğunu, PKK’nın bu Peygamber geleneğini sürdürdüğünü” söyleyen açıklamalarla HDP’ye oy istemişti. (25 Mayıs 2015)
‘MEDİNE SÖZLEŞMESİ’
Dini ve tarihi kavramlar bağlamından koparılırsa, çok zıt anlayışlara yol açabilir. Örnek olarak “Medine Sözleşmesi”ne kısaca bakalım.
Peygamberimiz Medine’ye göç ettiğinde orada her inançtan insanlarla bir “sözleşme” yaparak herkesin kendi inancına göre yaşaması özgürlüğünü belgeye bağlamıştı.
PKK bundan kendi totaliter modeli için propaganda malzemesi çıkarıyor!
1990’larda İslamcı düşünür Ali Bulaç “Medine Sözleşmesi”nden hareketle çağımız için “Çok Hukuklu Sistem” dediği bir model üreterek demokratik toplumda “herkesin kendi hukukuna göre yaşaması”nı savunmuştu. Merhum Erbakan da bunu benimsemişti.
Benim 1996’da ilk baskısı yapılan “Medine’den Lozan’a” adlı kitabım, çok hukukluluk kurgusunun eleştirisi, modern hukuk birliğinin savunusudur.
2014’te Hayrettin Karaman hocamız ise “Medine Sözleşmesi”nden hareketle demokrasinin savunulamayacağını yazmış, okurlarını da “Demokrasi Müslümanların siyasi sistemi olamaz” diyerek uyarmıştı. (Yeni Şafak, 29 Mayıs)
‘HÜKÜM ALLAH’INDIR’
Medine Sözleşmesi’nden yola çıkarak ne kadar farklı, hatta taban tabana zıt yorumlar savunulmuş, görüyorsuz.
Aslında “Medine Sözleşmesi”nin itikadi bir hüküm değil, tarihsel bir uygulama olduğu konusunda Diyanet İhmihali’ne bakabilirsiniz. Fakat üzerine çağımızda birbirine taban tabana zıt teoriler kurulmuş.
En çarpıcı örnek: Yusuf suresinde “Hüküm Allah’ındır” ayeti vardır; bunun “Allah’ın dediği olur” anlamına geldiği açıktır. Fakat savaşta Muaviye hile olarak “hakeme gidilmesini” önerip, Hz. Ali de Müslüman kanı akmasın diye bunu kabul edince, Hariciler denilen bir grup “Hüküm Allah’ındır, halbuki sen hükmü hakemlere bıraktın, kâfir oldun” diye isyan etmişlerdi!
Hz. Ali’yi şehit edenler de bunlardı.
İKİ BÜYÜK YANLIŞ
Dini ve tarihi metinleri yorumlama metodu konusunda büyük âlimler kütüphaneler dolusu eser yazdı. Burada sadece iki noktaya dikkat çekeceğim.
Bir: “Dini metinleri birer kanun metni gibi algılayan anlayış(lar) din adına baskı, şiddet ve zulüm üretilmesi gibi yanlış sonuçlar doğurmuştur...”
Bu sözü Mehmet Görmez Hocamızın V. Din Şûrası konuşmasından aynen aldım buraya.
İki: Dini siyasallaştırmak, onu siyasi hırsın aleti durumuna düşürmek olur. İnanç, ahlak, merhamet, af, şefkat, yumuşaklık (hilm) gibi dini değerleri çürütür!
Müslümanların bu çağdaki sorunlarında bu iki yanlışın rolü açık değil mi?
Paylaş