Paylaş
KCK ve PKK’nın şiddeti tırmandırmadaki stratejisini anlamak için siyasi konjonktüre bakalım:
Türkiye cumhurbaşkanı seçimlerine gidiyor, bunda BDP’nin yüzde 6-7 civarındaki oyları önemlidir.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
1 Haziran’da TV konuşmasında, Başbakan başkanlığında 19 Mayıs’ta yaptıkları toplantıda çözüm süreci hakkında “daha somut yeni bir yol haritası üzerinde çalışılması ve sonuca doğru daha hızlı adımlar atılmasının kararlaştırıldığını” söyledi.
2 Haziran’da Öcalan, İmralı’ya gelen BDP heyetine, “en önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır, gelinen noktada ciddi bir başlangıç için önemli bir umut vardı, bu umut korunarak geliştirilmelidir” diye yumuşak açıklama yaptı.
Görüşmeler düzeyinde böyle “daha hızlı adımlar”dan ve “yeni bir aşama”dan bahsedilirken, PKK’nın şiddet eylemleri artıyor: Çocukların kaçırılması, yolların kesilmesi, sabotajlar, son bir hafta içinde askeri birliklere saldırılar... İstanbul’da da yine bir belediye otobüsünü yaktılar.
Başbakan da BDP’ye karşı üslubunu yeniden sertleştirdi.
Bu üçlü tablonun anlamı nedir? Çözüm süreci tıkandı da yeniden terör dönemine mi giriyoruz!
SİLAHLI MÜCADELE
PKK’nın “artan şımarıklığına” karşı tekrar askeri operasyonlar dönemine girilmesi çare olabilir mi? Böyle düşünenler az değil. Bana da “çözüm süreci diye yüz verildi, PKK cesaretlendi” gibi mesajlar geliyor.
Kürt meselesinin çözümü konusunda Türkiye’nin denemediği rejim kaldı mı? Takrir-i Sükûn, Kürt kelimesinin bile yasaklanması, 12 Eylül askeri rejiminin yaptığı “kökünü kazama” operasyonları, 1990’lardaki yoğun askeri çatışmalar, sınır ötesi harekâtlar...
Daha fazla askeri güç kullanılması çözüm getirmedi, PKK silahlı çatışmalardan da beslendi.
Dünyadaki tecrübelerde olduğu gibi bir süredir Türkiye silahsız çözüm olabilir mi, bunu arıyor.
SİLAHSIZ ÇÖZÜLÜR MÜ?
Dünyaya baktığımızda, nice on yılları kapsayan uzun silahlı mücadele sürecinde bir aşamadan itibaren iki eğilim ortaya çıkıyor:
Terör metotlarına karşı etnik milliyetçi tabanda zamanla yılgınlık ve tepki gelişiyor. Terörü sürdürenlerle bırakanlar ayrılıyorlar. Türkiye’de ise KCK örgütlenmesi bütün tabanı totaliter bir şekilde sarmaladığı için böyle bir ayrılma işareti yok. Fakat Kürt burjuvazisi ve daha cesur bir şekilde nihayet anneler karşı çıkıyorlar. Bu önemlidir.
Uzun silahlı mücadele sürecinin bir aşamasında demokratik açılım fikri gelişiyor. Etnik milliyetçi tabana silahsız seçenek sunulması zamanla tansiyonu düşürüyor. İşte artık Kuzey İrlanda ve İspanya’da terör yok. Ayrılıkçı akımlar silahsız. Türkiye’de silahsız çözüm arayışının ilk adımlarını Turgut Özal attı, Erdal İnönü etnik milliyetçi hareketi silahtan parlamentoya çekmek istedi. Bugün “çözüm süreci” denilen başka bir arayıştayız.
SAĞLIKLI SİYASET
Türkiye’de siyasetin aşırı kutuplaşmış olması bu süreçte çok ciddi bir sorundur. Muhalefetle sürekli gerginlik politikası izleyen Başbakan Erdoğan, ihtiyaç duyacağı siyasi desteği BDP’nin davranışlarında ararsa, bu, çözümü kolaylaştırmaz, tam tersine, Kandil’in talep çıtasını yükseltmesine, bunu hükümete kabul ettirmek için de şiddeti tırmandırmasına yol açar.
Görüşmelerde “hızlı adımlar” atılırken, terörün tırmanmasının başka ne anlamı olabilir?
Halbuki, İngiltere’de IRA ile görüşmeleri yürüten solcu Başbakan Tony Blair, sağcı muhalefetle ilişkilerinin iyi değil, çok iyi olmasına özen gösterdi. Hatta süreç tıkandığında Blair ve Muhafazakâr muhalefet lideri John Major’dan yardım istedi ve aldı.
Görüyor musunuz İngiliz siyaset sınıfının olgunluğunu?
Bu siyasi güçle Blair hükümeti IRA ile çözüm görüşmelerini çok sağlıklı bir şekilde yürüttü.
Erdoğan herkesle kavga ederek AKP tabanını konsolide edebilir ama “çözüm süreci”ni, hatta uzun vadede ekonomiyi bile sağlıklı yürütemez. Süreç terör örgütünün sürekli siyasi mevziler kazandığı, fakat silah bırakmanın bir türlü sağlanamadığı müzminleşmiş bir gidişata dönüşürse, bunun sonuçları Türk ve Kürt hepimiz için çok feci olur, Allah korusun..
Bugünlerde birileri Başbakan’a Tony Blair’in anılarını bütün ayrıntılarıyla anlatmalı.
Paylaş