Paylaş
Adana’da PKK sempatizanları belediye otobüsüne taşla ve molotoflarla saldırdı, kontrolü kaybeden otobüs 6 yaşındaki bir çocuğu ezdi, linç edilmek istenen zavallı şoför yoğun bakımda... Geçen hafta da Adana’da benzer bir olay olmuştu. KCK organizasyonuna benzeyen olaylar.
Başbakan Erdoğan Diyarbakır’a gitmeden önce, geçen cuma günü saat 15.20’de Nusaybin’de pusu kuran PKK’lılar görevden dönen Jandarma araçlarına 100-150 el ateş açmışlardı, çok şükür ölen olmamıştı.
Bunlar bir süredir görülen eylemlerden sadece son üçü.
TERÖR HAZIRLIĞI
Bu tür eylemlerin “münferit olaylar” olmadığı, aksine bir strateji olduğu açık.
En son Kongra-Gel’in 10 Temmuz 2013’teki kongresinde... Yani çözüm süreci başladıktan sonra ve Öcalan’ın ünlü “23 Mart Newroz” açıklamasından sonra kabul ettikleri “Tutum Belgesi”nde, iki temel eylem tarzı kararlaştırılmıştı: 5. maddede “halk serhildanlarının Türkiye’ye yayılması”, serhildan yani ayaklanma... Öbürü, Tutum Belgesi’nin 6. maddesinde “gerillanın aktif savunmaya her an hazırlıklı olması.”
KCK ve BDP sürekli gerilim ve siyasi çatışma politikalarıyla “serhildanlar”ın psikolojisini ateşlemeye çalışıyor. Kandil de bu tür ‘sınırlı’ şiddet eylemleriyle silahlı örgüte bir tür uygulamalı terör eğitimi yaptırıyor; ilerideki bir zamanda daha büyük terör eylemlerine militanları “hazırlıklı” tutmak için.
Zaten bu amaçla silahlı unsurların sadece yüzde 20’sini sınır dışına çektiler; Rojava’da görevlendirdiler... Türkiye’de kalan yüzde 80’lik kesimi de bu tür eylemlerle “hazırlıklı” tutuyorlar.
Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın “Ateşkes söylentileri örgütte gevşeme yaratıyor” anlamında çeşitli konuşmaları vardır.
ETNİK MİLLİYETÇİLİK
1910’larda Kürt okumuşların, 1920’ler ve 30’larda bazı Kürt aşiretlerinin tutkusu olan Kürt milliyetçiliği eğitim ve şehirleşme gibi dinamiklerle çok geniş kitlelere yayılmış durumdadır, Türkiye’de ve çevremizde.
Bir bakıma 19. yüzyıl Balkanları gibi.
Silahla yok edilemedi; silahsız çözelim deyince de silah bırakmıyorlar!
Türkiye’nin fevkalade zor ve sıkıntılı bir sorunla karşı karşıya olduğu açık. Türkiye deyince, Türkler de Kürtler de Yugoslavya gibi kitlevi facialara sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Ya da silah ve etnik husumet aradan çıkarılır, demokrasi içinde doğal süreç neyse, kansız bir yol izlenir; İspanya gibi...
Bu ikincisinin önündeki engel PKK ve KCK’dır.
KÜRT DEMOKRATLAR
Hükümetlerin kansız çözüm isteyen çok geniş kitleleri sisteme entegre edecek, en azından örgütün körüklediği çatışma psikolojisinin ateşini düşürecek açılımlar yapması tabiidir. Dünyada da böyle oluyor.
Fakat Kandil bir defa bile “silah bırakma” kavramını ağzına almadı, aksine, savaş psikolojisini sürekli körüklüyor, büyük çaplı kanlı çatışmaların “hazırlığını” da bu tür eylemlerle sürdürüyor.
MİT böyle bir noktaya gelmek üzere Öcalan’la anlaşmış olamaz.
Dünya pratiğinde, terör örgütleriyle anlaşmalar, “silah bırakma”sı için yapılır; karşılığında demokratik kanallar açılır. Silah bırakma sonucu garanti değilse, geçici bir süre ölümlerin durması maalesef umulan çözümü sağlamaz.
Çok kritik, çok uzun bir yoldur bu. İngiltere’de muhafazakâr Başbakan John Major başlattı, İşçi Partili Başbakan Tony Blair tamamladı. Her gün kavga etselerdi, yapabilirler miydi?
19. yüzyılın kanlı Balkan hortlağı artık bölgemizde Türklerin de Kürtlerin de kapısına dayanmıştır. Çözümün kansız yollarda aranması için Türk demokratlar kadar Kürt demokratlar da sesini yükseltmeli artık.
Paylaş