Paylaş
Gittikçe “tatil kaçamağı”na dönüşerek “cep mesajıyla” kutlanan, içi boşalan bayramlarımızı da keşke böyle ışıklı hale getirebilsek. Keşke bayramlarımızı da topluca kutlayabilsek...
İnsanoğlu hep karanlıktan kaçtı. Karanlıklar daima korkuları, endişeleri yansıttı. Işık ya da “nur” bütün dinlerde kutsandı...
Yılbaşı kutlamaları Avrupa kökenli olsa da insan ruhundaki bu arayışlardan dolayı dünyanın her tarafına yayıldı. Zaten “Hıristiyan âdeti” olan Christmas’tır. Hz. İsa’nın doğum günü Batı Hıristiyanlığında 25 Aralık, Doğu Hıristiyanlığında 7 Ocak’tır, Christmas olarak kutlanır.
Yılbaşı ise bir takvim olayıdır, dünyada ortak takvim uygulaması geliştikçe “yeni bir yıla başlama” duygusu da yaygınlaşıyor, insanoğlu yeni yılı ışıklarla, ümitlerle karşılamak istiyor.
KASVET KÜLTÜRÜ
Hayrettin Karaman Hoca’nın başkanlığında bir redaksiyon heyeti tarafından kaleme alınan ve Diyanet’çe yayınlanan 1999 tarihli “İlmihal” adlı iki ciltlik eserde, düğünleri bile kasvete boğan bir anlayıştan bahsedilir:
“Son zamanlarda ülkemizde davul çalarak düğün yapmayı İslam ilkelerine aykırı bulan bazı çevreler, olayın sevinç ve eğlence boyutunu ihmal ederek düğünleri nutuklu, vaazlı geçen, oldukça sıkıcı bir törene dönüştürmüşlerdir.” (Cilt II, sf. 118)
İlmihal yazarları, “Düğün gülüp eğlenmek, hoşça vakit geçirmektir” diyerek bunu eleştiriyorlar. Hz. Peygamber’in düğünlerde toplumların âdetlerine göre şenlik yapılmasını tavsiye ettiğini anlatıyorlar.
Fakat “Siyasal İslamın İflası” kitabının yazarı Oliver Roi’ “İslam kasvetlidir” diye yazmıştı.
İslam toplumları kasvetlidir deseydi daha doğru olurdu.
EĞLENDİKÇE BAYAĞILAŞMAK
Bütün toplumların tarihi gösteriyor ki, kasvet, toplumlarda yaratıcılığı ve dinamizmi öldürmekte, içe dönük, durgun, gamlı bir hayat tarzı ortaya çıkarmaktadır. Müzikleri de kasvetlidir. Bir kahkaha atsalar, ardından kötü bir şey mi olacak diye korkarlar. Zordur öyle yaşamak.
Ekonomik ve sosyal bakımdan durgun ve kapalı toplum yapıları kasvet kültürünü besler, kasvet kültürü de durgunluğu, bezginliği...
Türkiye hareketli ve açık bir toplum. Eğlence eskisine göre baş döndürücü bir şekilde gelişip dev bir “sektör” haline geldi.
Büyük bir düşünür olan şair Yahya Kemal’in “Edebiyata Dair” adlı eserinde, “Eğlendikçe bayağılaşıyoruz” diye yazdığını da belirteyim. Bizde seviyeli ve gelenekselleşmiş toplu eğlence kültürü yeterince gelişmediği için, eğlence adıyla bayağılaşma, toplu kutlamalardaki tacizler, terbiyesizlikler, eğlence adlı kepazelikler az değildir.
Bunlar çirkin... Benim kastım, yaşama sevincidir, iç aydınlığıdır.
YAŞAMA SEVİNCİ
Toplumda iyimserlik ve yaşama sevincinin bulunması toplumsal psikolojide sağlık göstergesidir. Işıklarla içimizin açılması, kutlamalar, hediyelerle toplumsal bağların güçlendirilmesi, bütün bunlar toplumsal terapidir.
Hele de çocukların, miniklerin yaşama sevincini tadarak büyümelerinin önemi!
Herkes benimsediği hayat tarzına göre, yaşama sevincini artıracak, toplumsal bağları güçlendirecek hiçbir vesileyi ihmal etmemeli...
Bu sene yeni yıla kaygılı giriyoruz, hepimiz bir türlü gerginiz, öfkeliyiz. Fakat bugün bunlardan bahsetmeyeceğim.
Işık, ümit, iyimserlik, yaşama sevinci, iç aydınlığı diye yazarak kendime terapi yapmak istiyorum yeni yıla girerken. Hepimizin ihtiyacı var aslında, değil mi?...
Mutlu yıllar diliyorum.
Paylaş