Paylaş
Başbakan Çipras’ın da Lozan’la ilgili sözlerinden anlaşılıyor ki, Atina bunun için hazırlanmış. Türkiye’deki lüzumsuz Lozan polemiklerini Lozan’a karşı resmi bir tavırmış, Türkiye’nin gizli emelleri varmış gibi göstermek istiyorlar.
Lozan elbette revizyon ihtiyacı olmayan, kökleşmiş bir antlaşmadır. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanıp da İkinci Dünya Savaşı’nı da geçerek 21. yüzyıla ulaşmış kapsamlı tek antlaşmadır.
AZINLIĞIN ADI NE?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan’ın Yunanistan tarafından ihlal edilen düzenlemelerini hatırlatmakla iyi yaptı. Fakat çok önemli bulduğum bir sorun eksik kaldı.
O sorun Çipras’ın “Türkiye’deki Yunan azınlığı” kavramını vurgulamış olmasıdır. Atina öteden beri “Grek” kelimesini hem Rum hem Yunan anlamında kullanıyor. Ama Batı Trakya’ya gelince sadece “Müslüman azınlık” diyor, onların “Türk” olduğunu reddediyor. Hatta “Rodop İli Türk Kadınları Derneği” gibi sivil kuruluşları yasaklıyor.
Atina’nın gerekçesi, Lozan Antlaşması’nda “Müslüman azınlık” denilmiş olmasıdır.
Halbuki Lozan Antlaşması’nın 38. ve izleyen maddelerinde “Müslüman azınlık” denildiği gibi, “gayrimüslim azınlık” (Les minorités non musulmanes) denilmektedir.
Atina ilkinde ısrar ediyor, ikincisini ağzına almıyor!
MÜFTÜ SEÇİMİ
Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa bazen “gayrimüslim” bazen de “Rum azınlık” dedi. Ama Venizelos da bazen “Müslüman azınlık”, bazen “Yunanistan’da mukim Türkler” diye konuştu. İsteyen Lozan zabıtlarında Venizelos’un 1922’de 12 Aralık, 14 Aralık ve 22 Aralık günlü konuşmalarına bakabilir. Batı Trakya Türkleri Türk olduklarını zamanla unuturlarsa, bu onların tarihi kimliklerinin kaybolması ve asimilasyon sonucunu getirebilir; Atina’nın amacı bu.
“Müftü seçimi” bu açıdan çok önemlidir. Hem Lozan’daki “mütekabiliyet” ilkesinden, hem 1913 tarihli Atina Antlaşması’ndan, Türk azınlığın kendi müftülerini seçme hakkı vardır.
Atina bunu reddediyor, kendisinin atadığı müftüleri kabul ettirmek istiyor.
Burada İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Ağa ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif’in onurlu mücadelelerini derin bir saygıyla hatırlatmak istiyorum: “Türk” demeleri yasaklandı, “seçilmiş müftü” oldukları halde “müftülük makamını gasp” ve “yetkisiz müftü kıyafeti giymek” suçlarından mahkûm edildiler!
Atina onların yerine, Mısır’da okumuş yandaş birkaç ismi müftü diye atadı.
Bunun için AİHM Yunanistan’ı defalarca mahkûm etti.
AİHM KARARI
Örnek olarak AİHM 14 Aralık 1999 günlü kararında, Atina’nın geçersiz saydığı 1913 Antlaşması’nı “savunma belgesi” olarak kabul etti, müftü seçimine Atina’nın müdahalesinin “İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi’nin” yani din, vicdan ve ifade hürriyetinin ihlali olduğuna hükmetti.
Azınlıkların kendi dini cemaatlerini oluşturma, yöneticilerini seçme, dini eğitim ve yayın haklarının bulunduğunu hükme bağladı. (No: 38178/97)
Bu arada tabii Heybeliada Ruhban Okulu hatırlanır. Atina Batı Trakya Türklerine evrensel hukuka uygun davranırsa başka sorunların çözümü de kolaylaşır. Lozan’dan ve uluslararası hukuktan gelen haklarımız, en önemli dayanaklarımızdır.
Lozan’ı polemik konusu yapıp yıpratmaktan sakınmalıyız.
Yunan milliyetçilerinin taşkın beyanlarına tarihle, hukukla ve Atatürk-Venizelos dostluğunu hatırlatarak cevap vermeliyiz.
Paylaş