Kutuplaşan Türkiye!

Haberin Devamı

BUGÜN IŞİD canavarını yazacaktım. Sadece IŞİD değil, Taliban’lar, El Kaide’ler, Boko Haram’lar... Bunların hepsi İslam adına katliam yapıyor, kadınlara zulmediyor.
İslam’a en büyük zararı bunlar veriyor, İslamofobiyi körüklüyorlar.
Bu vahşetlere yol açan din algısını en çok muhafazakârların sorgulaması, eleştirmesi gerekmez mi? Ne yazık ki birçoğu particilikten başka bir şey görmüyor!
Siyasi taassubun nasıl körlük yarattığına bir örnektir bu.
Fakat New York Times’ın (NYT) yazısını okuyunca fikrimi değiştirdim, yine “kutuplaşma” üzerine yazmaya karar verdim.


DIŞARIDAN GÖRÜNÜŞ

Okumuşsunuzdur, NYT Türklerin aşırı kutuplaştığını, acıda ve sevinçte bile birleşemediklerini yazdı. Yalan mı?
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın kimya Nobel’ini kazanması bizi sevinçte birleştirmedi.
Milli Takımımızın Avrupa Şampiyonası’na katılmasının yarattığı sevinç de bizi birleştirmedi...
Maalesef Ankara’daki “10 Ekim katliamı”nın acısı bile bizleri birleştirmedi. Konya’daki milli maçta çok isabetli bir kararla saygı duruşu yapıldı, buna gösterilen değişik tepkiler yine birleşemediğimizi gösterdi.
NYT gazetesi de “Son reaksiyonlar ülkenin tehlikeli bir şekilde kutuplaştığına dair derinleşen hissiyatı yansıtıyor” diye yazdı. The Telegraph “Erdoğan Türkiye’yi Pakistan’a mı döndürüyor?” sorusunu ortaya attı, tarihçi Mark Almond, net bir cevap vermeden Türkiye-Pakistan mukayesesi yaptı.
Son birkaç yılda dış basında eleştiriler gittikçe artıyor.

Haberin Devamı


JAPONYA ÖRNEĞİ?

Bunları “dış düşmanların algı operasyonu” diye karşılamak, olsa olsa kendi kendimizi aldatma operasyonu olur. İyiye gitmediğimizi biz hissediyoruz, olaylar, rakamlar bunu gösteriyor. Dışarıdan da böyle görüldüğü için bu tür yazılar çıkıyor.
Dünyadan bakınca böyle görülen bir ülke yatırım çekebilir mi?!
Ülkelerde olması gereken “öngörülebilirlik” güvenini verebilir mi?
Böyle bir ülke terör örgütlerinin iştahını çekmez mi?
Ders almak için gözlerimizin önünde bir Japonya örneği var. Liberal Demokrat Parti üst üste kazandığı seçimlerle Japonya’yı 52 yıl fasılasız yönetti. Çünkü iktidar ılımlı ve uzlaşmacı davrandı. İktidar partisi değişmedi ama parti içinde demokrasi işledi, kadrolar değişti. Japon halkında otoriterleşme, sistem değiştirme, baskı gibi kaygılar oluşmadı...
İmparator da siyasete yön vermeye kalkmadı, parlamenter sistemdeki bir cumhurbaşkanıymış gibi davrandı.


Haberin Devamı

SİSTEM SORUNU

Kuvvetler ayrılığı ilkesi parlamenter sistemde de vardır, başkanlık sisteminde de... Parlamenter sistemin belirleyici birkaç özelliğinden biri devlet başkanının partisiz, partiler üstü olmasıdır. Partiler arası mücadelelerin dışında, bir işleve sahiptir.
Bizim gibi siyasi kültürü çatışmacı olan ülkelerde başkanlık sistemi ya kriz yaratıyor ya tek adam rejimlerine gidiyor... Parlamenter sistemde ise partisiz cumhurbaşkanı bir denge unsurudur. Gerginlik dönemlerinde çatışmayı yumuşatmaya, çatışanlar arasında diyalog kanalları açmaya, uzlaşılabilecek yaratıcı öneriler getirmeye çalışmaktır.
Bütün partiler için başvurulabilecek bir tarafsızlık konumundadır.
Bugün Türkiye böylesine kutuplaşmışken Cumhurbaşkanı’nın da kutuplaşmanın tarafı olması sistem için bir talihsizliktir.
Türkiye bugünkü krizi de er geç aşacaktır. Demokrasi kolay kökleşmiyor. Avrupa’nın serüvenine bir bakın; mutlak krallar, anarşi, faşizm, komünizm, iki dünya savaşı, sonunda bugünkü demokrasi...
Demokrasinin kökleşmesi her şeyden önce siyasetçilerin siyasi olgunluğuna, toplumda hoşgörü kültürünün seviyesine bağlı.

Yazarın Tüm Yazıları