Paylaş
Bu ifadeyi önemsiyorum. Mutlaka araştırılması, üzerinde çalışılması gereken bir ifade.
Biz de üzerinde duralım biraz: Nedir Kürtlerin hakkı?.. Evrensel hukukun ve AB kriterlerinin gerektirdiği özgürlüklerse, buna ben de imzamı basarım. Ülkemizde demokrasi eksikliklerinin yıllardan beri nelere yol açtığı belli.
Fakat “Kürtlerin hakkı” denilince kastedilen bu mu?
Evet, liberal ve muhafazakâr Kürtlerin kastettiği bu, evrensel demokrasideki hak ve özgürlükler... Kürt işadamları bunu defalarca açıkladı. Kürt burjuvazisinin böyle düşündüğünü Tarık Ziya Ağabey (Ekinci) kaç defa ifade etmişti...
Fakat sorun bu değil, Türkiye bu yolda zaten hayli mesafe aldı, eğitimi bile konuşuyor işte.
Hak ölçüsü demokrasi mi?
Peki, hak deyince özerkliği mi anlayalım? Mesela AB’nin “Yerel Yönetimler Özerklik Belgesi”ne ne dersiniz? Kürtlerin hakları deyince bunu mu anlayalım?
CHP de bunu uygun buluyor.
Mesele buysa çözüm kolaydır, AKP’nin yerel yönetimler projesi de bundan çok farklı değil.
Fakat daha 2004’te Ahmet Türk “AB ölçüleri Kürtleri tatmin etmez” dememiş miydi? Sonra Öcalan imzasıyla, KCK’nın “Demokratik Özerklik” önerisi geldi, “KCK Sözleşmesi” denilen belgede açıklandı. Diyarbakır’da DTK toplantısında Ahmet Türk’ün eline verip okutturdular, doğrusu okuyunca o da şaşırdığını söylemişti gazeteci arkadaşlara...
Acaba Kürtlerin hakkı deyince bunu mu anlayalım?..
‘KCK vatandaşlığı’ ne demek?
Hak kavramından bunu anlamak gerekiyorsa, orada mesela bir “KCK vatandaşlığı” getiriliyor. Kuzey Irak dahil bütün Kürtleri ve “Kürdistan’da yaşayan herkesi” içine alıyor!.. Dahası, herkesi “Önder”in emirlerine uymaya, “yükümlülüklerini yerine getirmeye” mecbur tutuyor... Piyasa ekonomisini reddediyor, kapitalizmin tasfiyesinden bahsediyor, yani ekonomi ve geçim kaynakları da KCK’nın emrinde olacak.
Siyaseten ise Kaddafi’nin cemahiriyesi ile Stalin’in lider kültü ve demir disiplin uygulamasından oluşan totaliter bir sistem...
Kabul etmeyenlerin “ihanet suçu” işlemiş sayılacağı belirtiliyor! (Madde 6/c)
Kürtlerin hakkı deyince böyle bir totalitarizmi mi anlayalım? Bu mümkün mü?
Diyelim ki öyle oldu...
Diyelim ki öyle bir “özerklik” kuruldu: Evvela bir iç sınır çizilecek, bir tarafta Batılı demokrasiye yönelmiş, epey mesafe almış, piyasa ekonomisini uygulayan bir Türkiye olacak... Öbür tarafta Kamboçya gibi bir “demokratik özerklik” bölgesi olacak!
Sınır nerelerden geçecek?! Kopacak kızılca kıyameti düşünün!
Dahası... Galip Ensarioğlu açıkça söyledi, o zaman sadece Türkiye’de değil, asıl bölgede “iç savaş çıkar”. Çünkü totaliter rejimi ve dağdan inen “öz savunma güçleri”nin şiddetini kabul etmeyen Kürtler az olmayacaktır... “Kapitalizmin tasfiyesi” adı altında girişim ve ticaret hayatına militanların el koymasına itiraz eden Kürtler de az olmayacaktır...
Karşılıklı kitlevi göçler cinneti patlak verecektir. 1940’ların sonunda Hindu-Müslüman ayrılmasının faturası 2.5 milyon ceset olmuştu!
Bu ne Kürtlerin, ne Türklerin hakkıdır.
Acaba bunu gördüğü için mi Leyla Zana “demokratik özerklik” demedi de, “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” dedi?!
Siz ne diyorsunuz Selahattin Demirtaş; Batılı demokrasi mi, yoksa cemahiriye mi? Hak deyince referansımız ne olmalı?
Paylaş