Paylaş
Fakat Canik’te yine Mert Nehri’yle Yılanlı Deresi’nin bitiştiği aynı yerde bir de 1200 kişinin çalıştığı dev bir AVM yapılmış! Bu kimin kusuru? İzin veren belediyenin... Peki, iklim değişikliğinin yarattığı düzensiz yağışlar, kimsenin öngöremeyeceği sellere yol açmıyor mu? Mükemmel altyapıya sahip Avrupa şehirlerinde de büyük seller görmüyor muyuz?
Böyle düşündüm ve doğru mu düşünüyorum diye araştırdım.
Suç yağışlarda mı?
İklim değişikliği ciddi bir tehdit olmakla beraber, daha ziyade geleceğe dönüktür. Samsun iline düşen yağış miktarlarını araştırdım: Geçen elli yılda bir 24 saat içinde Samsun iline düşen en yüksek yağış miktarları şöyle:
2012 rakamı, 4 Temmuz’da düşen yağış miktarıdır. Samsun ilinde bu yağışların coğrafi dağılımı farklı olabilir ama iklim değişikliği yüzünden “henüz” anormal bir yağış patlamasının bulunmadığı açık.
O halde felaketin sebebi nedir?
Çarpık kentleşme
Canik ilçesinin merkez nüfusuna bakalım; son on yılda 15 binden fazla artış yaşanmış:
Bu yeni nüfus nereye yerleşti? Bir kısmı şüphesiz dere yatağındaki konutlara, TOKİ konutlarına!.. Bir kısmı da buralarda işyeri açtı... Dere yatağında bu yapılaşma olmasaydı, selin yol açtığı kayıplar bu kadar olmayacaktı...
Avrupa’da da seller oluyor ama bu kadar can ve mal kaybı olmuyor.
Türkiye’de ortalama yılda 200 bin konut iskana açılıyor, inşa halindeki konut sayısı daima daha yüksektir. Demek ki, gelecek on yılda en az 2 milyon konut daha iskana açılacak demektir.
Bu 2 milyon konutun şehirlerin nerelerinde yapılacağının hayati derede önemli olduğu açık: Hem doğal afetlere dayanıklılık bakımından, hem çevreyi ve tarihi dokuyu korumak bakımından.
Önümüzdeki diğer hayati bir sorun da şehirlerde etnik ve dinsel gettoların, adeta mekânsal kabilelerin meydana gelmekte olmasıdır.
Kentleşmede geciktik
Avrupa 19. yüzyılın sonunda şehirleşmesini büyük ölçüde tamamlamıştı. Biz Balkan şehirlerini kaybettikten sonra, cumhuriyet bozkır Anadolu’da köylü nüfus üzerine kuruldu. Şehirleşme 1950’lerde başladı, 1980’lerden itibaren hızlandı. Tarlanın besleyemediği nüfusun şehirlere “hücum”unu önlemek de, düzenlemek de mümkün olmadı. Şimdi “kentsel dönüşüm” projeleriyle “varoş”u “kent”e çevirmeye çalışıyoruz!
Daha önce yaşanan büyük acı tecrübelerden ders almayarak dere yataklarının yapılaşmasına göz yuman, hatta ruhsat veren belediyeleri kınıyorum. Kınıyorum ama TOKİ bile dere yatağına konut yapmış!
İki yavrusunu kaybeden acılı anne Selma Yazıcı, TOKİ’yi mahkemeye verecekmiş. Tavsiyem belediyeyi de mahkemeye vermesidir. Dileğim mahkemenin ağır bir yaptırım uygulamasıdır.
Belediyeden yüksek bürokrasiye ve sivil topluma, çarpık kentleşme konusunda dinamik bir bilinçlenmeye ve hatta “aktivizm”e ihtiyacımız var. Unutmayalım, önümüzdeki on yılda en az 2 milyon konut daha yapılacak bir yerlerde!
Paylaş