Paylaş
Yüreğim en çok da 2.5 yaşındaki Asya Başaran için yandı. Küçücük bedeniyle şu anda yoğun bakımda hayat mücadelesi veriyor.
Annesi ve babasıyla 7 yaşındaki ablası Elçin yaralandılar, çok şükür hayati tehlikeleri yok. İnşallah minik Asya’mız da kurtulur.
Bebekleri bile öldürmek, Türkiye’de PKK’nın 1984’teki ilk eylemlerinden itibaren gördüğümüz bir vahşet türü.
Yıkım psikolojisi ve uyguladıkları vahşet bakımından PKK ile IŞİD’in ve THKP-C’nin farkı yok.
PKK’ya sempati duyan Kürt milliyetçilerinin itirazlarını duyar gibiyim. Kürt halkının kurtuluşu diyeceklerdir.
Fakat öbürü de Müslümanların kurtuluşu diyebilir; Gazze’deki İsrail zulmünden bahsedebilir. Zaten ülkemize turist olarak gelen İsrailli masum Yahudi turistleri izleyerek patlatmış kendisini...
Marjinal sol terörist de “emperyalizmle mücadele ettiğini” söylüyor.
DAVA VE DEVRİM
Masum insanların, çocukların, gencecik sevgililerin kanına giriliyorsa “dava” ya da “devrim” denilen büyünün rengi sonuçtaki gaddarlığı değiştirmiyor. Bu sebeple şiddetin ilkesel olarak reddedilmesi fevkalade önemlidir.
Elbette ‘büyü’ dediğim ideolojik şartlanma da çok önemli.
Bugüne kadar yakalanan IŞİD’ciler Türkiyeli... “Uyuyan IŞİD hücreleri”nden de bahsediliyor.
Nasıl bir anlayışla ölüm robotları haline geliyorlar?
Bu fevkalade önemli sorundur. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in IŞİD’cileri eleştiren şu sözleri bize bir çözümleme anahtarı veriyor:
“Dini metinleri birer kanun metni gibi algılayan bu anlayış, din adına baskı, şiddet ve zulüm üretilmesi gibi yanlış sonuçlar doğurmuştur...” (8 Aralık 2014)
İslami hassasiyeti olan, hele de İslam’ı siyasi bir ideolojiymiş gibi ele alan herkes bu teşhise çok dikkat etmeli.
Bu sorumluluk herkesten önce ‘İslamcı’ kalemlerin üzerindedir.
KÜRT HAREKETİ VE DEMOKRASİ
Kürt hareketinde temel ahlaki ve ideolojik sorun, demokrasi konusundadır. PKK ve hareketin üst kuruluşu olan Kandil’deki KCK, Kürt hareketindeki partilerde bile demokrasiye izin vermiyor, HDP gibi partileri parlamentodaki emir erleri gibi görüyor. Kandildeki savaş lordları çözüm sürecini de bu yüzden sabote ettiler.
Sayın Aysel Tuğluk, Kürt hareketinin içindeki sorunu şöyle anlatmıştır:
“Ufuksuzluk, baskı ve şiddete eğilim, karşı tarafı yok saymak ve zaman zaman totaliter yaklaşımlar ve popülizm hastalığı... tüm bu hususlarda Kürt siyaseti olarak rüştümüzü yeniden ispatlamakla karşı karşıyayız.” (Habertürk, 6 Eylül 2014)
Sayın Altan Tan da “Artık bir karar vermemiz lazım” diyerek Kürt hareketinin önündeki bu temel ahlaki ve siyasi sorunu Ahmet Hakan’a şöyle ifade etmiştir:
“Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni mi inşa edeceğiz, yoksa savaşarak, çatışarak, ayrışarak bölünecek miyiz?” (Hürriyet, 2 Eylül 2015)
Tablo çok net: Demokratik yöntemler mi, totaliter yöntemler yani terör mü?
Bugün HDP’de böyle bir müzakere açılabilir mi ve şiddete karşı özgürce konuşabilirler mi?!
DEMOKRASİ ÇAĞRISI
Bu fevkalade önemli bir siyasi sorundur ve PKK’nin kandan beslenmesini de kolaylaştırmaktadır.
‘Bizden yana olmayanlar terörden yanadır’ formülünün umulan etkiyi yaratacağını sanmıyorum. Demokrasiye inananları liberal demokrasi yanında yer almaya ve Kürt hareketinin demokratikleşmesini hep birlikte talep etmeye çağırmak lazımdır.
Teröre karşı elbette silahlı mücadele devam edecektir. Bunun yanında Kürt hareketinde bir demokratikleşme dinamiği başlatılabilirse hem terör faktörü zayıflamaya başlar hem Kürt meselesi doğal çözüm yoluna girer.
Paylaş