Paylaş
İç politika duygularına kapılmadan bu objektif fotoğrafı herkesten önce iktidar görmelidir. Çünkü düzeltme görevi öncelikle iktidara düştüğü gibi, hataları düzeltmenin Türkiye’ye sağlayacağı kazanımlar da öncelikle onun siyasi hanesine yazılacaktır.
İTİDAL POLİTİKASI
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, militan Ahmedinejad’ın içeride otoriter ve dışarıda kavgacı politikalarına karşı “itidal” sloganıyla Ağustos 2013’te iktidara geldi. Kelime, Türkçe ve Farsçada aynı anlamdadır; ılımlılık...
Ben de o zaman konuyla ilgili yazımı “Sayın Ruhaniye başarılar diliyorum” diyerek noktalamıştım.
Ruhani 4 Ağustos’ta görevi devralma törenindeki konuşmasında şöyle diyordu:
“Kilit kavram itidaldir... Aşırı uçlara karşı dikkatli ve temkinli olmaktır... Değişim itidali gerektirir.”
Dikkat, değişim itidal gerektirir.
Ruhani 25 Eylül’de BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasını da şu cümlelerle bitirmişti: “Ilımlı yaklaşımlar dünyayı rahatlatacaktır!”
İÇERİDE YUMUŞAMA
Ahmedinejad inşaat mühendisiydi, politikada popülistti. “İsrail’i deniz dökmekten” bahsederek ahaliyi coşturan konuşmalarıyla, içeride baskıcı politikalarıyla tanınırdı. Ruhani ise Şii din âlimidir, ‘ayetullah’tır. Glaskov Üniversitesi’nde yaptığı doktoranın konusu çok önemlidir: “Şeriatın esnekliği!” Yani farklı yorum ve anlayışlara imkân vermesi.
İran’da kadınların kıyafetine müdahale eden “Gaşti İrşad”, yani ahlak zabıtası, Ruhani tarafından kaldırıldı. Bu işe içişleri bakanlığının bakacağı açıklanarak kıyafet konusu suç olmaktan çıkarıldı.
Ruhani’nin kendisi dini kisvesini çıkarak spor kıyafetiyle resim çektirdi.
Uluslararası Fields Ödülü’nü kazanan İranlı kadın matematikçi Meryem Mirzahani’nin başı açık fotoğrafını Ruhani kendi sitesinde yayınlayarak olası baskıları önledi...
DIŞ POLİTİKA
Dış politikada Ruhani İran’ı daha faal hale getirdiği gibi, Batı’yla ilişkileri yumuşattı. En önemli adımı, başta ABD olmak üzere “5+1 ülkeleri” ile nükleer anlaşmayı gerçekleştirmesidir. İsrail ve Suudi Arabistan’ı çok sinirlendiren bu gelişmeyi, Obama “tarihi uzlaşma” olarak niteledi!
New York Times “Anlaşma uzun vadede Ortadoğu’yu daha güvenli hale getireceği gibi Şii İran’a uluslararası topluma katılma yolunu açıyor” diye yazdı. Financial Times, Ruhani’nin şu sözlerini yayınladı:
“Kavga ile teslimiyet dışında ‘üçüncü yol’u bulduk.”
VE TÜRKİYE
İktisatçı Kemal Derviş, 2002-2007 dönemini ekonomide “Türkiye’nin altın yılları” olarak niteliyor. Batı’da Erdoğan ve partisi alkışlanıyor, Türkiye’de de demokratlar iktidarı destekliyordu.
2011 seçimlerinden itibaren otoriterleşme, ideolojikleşme, kavga dili, kutuplaşma giderek baskın hale geldi. Dünya tarihinde kendi Merkez Bankası’nı hırpalayan iktidar, ilk defa Türkiye’de görüldü.
Batı basınında ve AB İlerleme Raporları’nda eleştiriler arttı.
Başarılı dönemdeki “Oyun Kurucu Türkiye”nin yerini şimdi eski ilişkileri bozulan bir Türkiye aldı... “Güvenlik Konseyi Üyesi Türkiye” BM’deki oylamada Araplar tarafından kayba uğratıldı. 2015 yılında büyümenin yüzde 2 küsur olacağı sanılıyor; yüzde 7’lerden buraya düştü!
Dün “AB uyum yasaları” çıkaran Türkiye bugün yeni sistemini Uruguay’da, Meksika’da, Bülent Arınç’ın deyişiyle “üçüncü dünyada, dördüncü dünyada” arıyor!
İran ve Türkiye, nereden nereye...
Paylaş