Paylaş
PAZAR günü yapılan ‘teröre karşı tek ses’ mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin baraja takılmasını istedi. Bu sürpriz değil, “400 milletvekili” isteğinden beri bu görüşte.
Başbakan Davutoğlu ise mitingde konuşurken “Meclis’te PKK istemiyoruz” sloganlarıyla karşılaştığında Cumhurbaşkanı kadar kesin ifadeler kullanmadı, HDP’nin baraj altında bırakılması yönünde özel bir vurgu yapmadı, asıl vurgusu partisinin tek başına iktidar yapılmasını istemek oldu. Show TV’deki dünkü programda da görüşünü böyle anlattı.
HDP baraja takılarak “parlamento dışı”nda kalırsa, 80 milletvekilinin kabaca 60-65’ini AKP alacağı için AKP’liler sevinebilirler. Fakat...
YURTTAŞLIK VE AİDİYET
Türkiye’de KCK güdümündeki Kürt siyasal hareketinin ayrı bayrağı, ayrı coğrafya tanımı ve ayrı “KCK yurttaşlığı” kavramı vardır!
Türkiye’nin önündeki hayati soru şudur: Kürt vatandaşlarımız önümüzdeki uzun yıllarda “KCK yurttaşlığı”na mı, “TC yurttaşlığına” mı aidiyet hissedecek?!
Bu noktada Prof. Davutoğlu’nun şu sözleri fevkalade önemlidir:
“Bu milletin her bir ferdini bu ülkeye aidiyet bağı ile bağlamak bu ülkenin ikbali ve istikbali için temel bir zarurettir. Bu aidiyet bağının zayıfladığı toplumlarda Suriye’de, Irak’ta neler olduğunu hepimiz gözlüyoruz” (11 Şubat 2014)
Peki, bu açıdan, HDP “parlamento dışı”na itilirse, oy aldığı 6 milyon seçmenin aidiyet duyguları bundan nasıl etkilenir?!
Bu sorunun cevabı miting heyecanlarıyla verilemez.
Unutmamak gerekir ki, KCK, sorunların demokratik usullerle parlamentoda çözülebileceği görüşünü yıkmaya, “devrimci halk savaşı” ideolojisini egemen kılmaya çalışmaktadır.
ASKERİ OPERASYON
PKK demokratik ve parlamenter usulleri de sistemi de reddeden, silahlı mücadeleyi kutsayan totaliter bir harekettir. Onun için çözüm sürecini hiç benimsemedi. “Silah stoklamak” ve “alan hâkimiyeti”nin altyapısını oluşturmak için kullandı. Belli bir birikime ulaşınca ve Suriye’deki Rojava’ya da hâkim olunca kanlı “devrimci halk savaşı”nı yeniden başlattı.
Amacı Türkiye’yi terörle yıldırarak masaya oturtmaktır.
PKK bu umudunu korudukça “barış, demokrasi, müzakere” gibi kavramların reel hayatta karşılığı maalesef yoktur.
Barışın tek yolu, PKK’nın bu umudunu kırmaktır, silah ve mühimmat stoklarıyla vurucu gücünü önemli ölçüde tahrip etmektir. Dünyada da müzakere ve silah bırakma yolu terör örgütlerinin askeri olarak zayıflatılmasıyla mümkün olmaktadır.
Ancak bunu yaparken “parlamento yolu”nun hukuken de, seçim sistemi bakımından da açık olması gerekir.
Silah değilse ne, sorunun cevabı “parlamento” olmak zorundadır.
ETKİSİ NE OLUR?
Nitekim Başbakan Davutoğlu da defalarca “çözüm yeri Meclis’tir” demişti. Kılıçdaroğlu da öteden beri “çözüm yeri Meclis’tir” diyor.
Çözüm yerinin Meclis olduğu ve çözüm yolunun parlamenter demokratik usullerden geçeceği tezini zihinlerde güçlendirmek ve hatta barajı 10’dan aşağıya çekerek yarışı normalleştirmek gerekirken, Kürt seçmenlerde “parlamentodan dışlanma” duygusunu yaratmak çok yanlıştır. Yanlışlığı Türkiye’de ve dünyada denenmiştir.
HDP’nin yüzde 5-6 olan oyları, son seçimde yüzde 13’e dayanmıştı. Bunun en önemli sebebi, AKP’nin maalesef muhafazakâr Kürt oylarını kaybetmiş, adeta HDP’ye itmiş olmasıdır. Şimdi, iktidar HDP’nin 6 milyon seçmeninde “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden dışlanma” duygusu yaratmaktan sakınmalı, kendisinin bu oyları niye kaybettiğine dair bir özeleştiri yapmalıdır.
Kaldı ki, “HDP’yi barajın altına düşürün” çağrısı, HDP tabanını daha da motive edecektir.
7 Haziran’da böyle olmadı mı?
Paylaş