Paylaş
Yıllardır böyle, korkarım yıllarca böyle devam edecek.
Demokrasimizdeki kültürel bozulmanın örneklerinden biridir bu. Milletvekillerinin özgürce parti ve ülke sorunlarını müzakere etmesi gereken grup toplantıları liderlerin meydan mitingi gibi geçiyor.
Eskiden grup toplantıları Menderes’in, İnönü’nün, Ecevit’in ve Demirel’in korkulu rüyasıydı, kendi milletvekillerince eleştirilirlerdi çünkü. Halbuki bir süredir Giovanni Sartori’nin deyişiyle “video demokrasisi” hüküm sürüyor.
BALKON KONUŞMASI
Ülkemizde kutuplaşmayı arttırıp sonunda sokakları bu hale getiren faktörlerden biri budur; bütün liderlerin taraftarlarını öfkeyle motive edip, karşı tarafı tepkiye sevk eden ateşli konuşmaları.
Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşması bir “balkon konuşması” değildi, seçimden çıkmadık ki, önümüzde seçim var! Onun için yine bir “salı konuşması” yaptı. Elbette söylediği çok doğru şeyler vardı: Kalabalıklara karışan teröristler, polise, çevreye motolof fırlatanlar... “Olaylar, arkasında 4 cansız beden bıraktı, 3 genç hayatını kaybetti, 1 polisimiz şehit edildi. Esnafın dükkânları yakıldı yıkıldı.”
Ben dünya görüşüm bakımından “hukuk ve düzen” kavramıyla “piyasa” kavramına çok önem veririm. Bu sebepten, böyle yıkıcı eylemleri daha bir şiddetle kınıyorum. Elbette polis bunlara seyirci kalamaz, elbette hukuki gereği yapılır.
ARAŞTIRMAK LAZIM
Fakat olaylar bundan mı ibaret? Bir muhafazakârın ruhuna işlemiş olması gereken “itidal, teenni, hikmet, basiret, hilm” gibi değerler açısından bakmak ve şiddetten uzak geniş kitlelerin niye sokağa döküldüğünü anlamak gerekir diye düşünüyorum. Sosyolojik açıdan, yaygın toplumsal hareketler tümüyle “komplo” olamaz. Olsa olsa “komplocular” bundan yararlanmaya çalışır. “Akıl ve hikmet”in gereği geniş kitlelerin duygularını anlayıp gereğini yaparak “komplocular”ı etkisizleştirmektir, değil mi?
İnsanlara, peygamberimizin deyişiyle, “korkutarak değil müjdeleyerek” yaklaşmak gerekmiyor mu?
Yoksa, siyasette öfkeli, sert üslup mu daha yarayışlıdır acaba?
Araştırmak lazım. Başbakan dün, “Sokağın ne dediğini, bazı gençlerin neden bu tepkiyi gösterdiğini analiz ediyoruz” dedi; çok iyi... Bu analizde mutlaka Başbakan’ın öfkeli ve sert üslubunun muvafık ve muhalif kitleleri nasıl etkilediği de araştırılmalıdır. Acaba halk hiddet mi istiyor, itidal mi? Halk da hiddet istiyorsa, eyvah, işimiz zordur.
FAİZ LOBİSİ
Merak ettiğim bir konu da “faiz lobisi”dir. Biraz sosyoloji mürekkebi yalamış biri olarak biliyorum ki, bir yerde kitleler varsa, orada sosyolojik bir olay vardır.
Fakat acaba ekonomi gözlüğüyle bakınca kitlelerin ardında “faiz lobisi” gözükür mü?
Bilmem ki, ekonomist değilim.
En iyisi, Türkiye’de ve dünyada ekonomi çevrelerinde bilgisine de, duruşuna da güvenilen Sayın Ali Babacan hepimizi aydınlatsın bu konuda.
Kabaca şu son iki haftada borsayı, faizi indirip kaldıran ticari, sosyal ve tabii bilhassa siyasi faktörler nedir? Faizin yükselmesi bankalara ciddi zarar verdiğine göre, kimler kazanmış? Ali Babacan açıklarsa hepimiz aydınlanırız.
Fail faiz lobisi ise protestocular da aydınlanır; böyle değilse, faiz lobisi diyenlerin toplumsal faktöre bakmaları kolaylaşır.
Paylaş