Paylaş
Hele de Ankara’da toplu katliam yapan intihar bombacısına masum bir insanın ölümü gibi taziyeye gitmek asla hoş görülemez.
HDP’liler buna “insani bir davranış” diyor. Fakat Suruç katliamının intihar bombacısı için de “insani davranış” olarak taziyeye gittiler miydi?! Ankara Garı önünde yine toplu katliam yapan intihar bombacısının ailesine taziyede bulundular mıydı?!
Hayır, çünkü onlar IŞİD’ci teröristlerdi...
Öbürü ise “bizim teröristimiz”dir!
Bu hastalıklı zihniyetle taziyeye gittikleri besbelli.
1994 DERSLERİ
Madalyonun öbür tarafı da var. Dokunulmazlığın kaldırılması veya kaldırılmaması siyasi bir işlemdir, siyasi bir tercihtir. Üzerinde ciddiyetle durulması gereken husus, HDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmanın siyaseten ne gibi sonuçlar doğuracağıdır.
Caydırıcı olmayacaktır. Aksine daha da bilenmişlik yaratacak hatta “siyaseten” PKK’nın ekmeğine yağ sürecektir.
Bunu nereden mi biliyorum?
22 Ocak 1994’te PKK Mardin’de iki köyü basarak hepsi çocuk ve kadın 20 masum insanı katletmişti. Bunun üzerine fezlekeler yazıldı, 3 Mart’ta Leyla Zana dahil 6 DEP’li vekilin dokunulmazlığı “apar topar” kaldırıldı.
Sonradan Cumhurbaşkanı Demirel, arkadaşımız Nur Batur’a, “DEP’lilerin hapsedilmesini önleyemedim” diye üzüntüsünü açıkladı. (21 Ağustos 2005)
Çünkü dokunulmazlıkları kaldırmak siyaseten PKK’nın ekmeğine yağ sürmüştü.
Aynı hatayı tekrarlamak hangi akılla izah edilebilir?
SONUÇLARINI DÜŞÜNMEK
Başbakan Prof. Davutoğlu “Bu defa apar topar olmayacak” diyor. Hatta sadece taziyeye katılan tek milletvekilini işaret ediyor. Sanıyorum sadece bir HDP’linin dokunulmazlığını kaldırarak üzerindeki baskıyı savuşturmak istiyor.
Başbakan’ın ihtiyatlı konuşmalarından başka, iktidarın “dokunulmazlık kalksın ama tutuklanmasınlar” şeklinde bir formül icat etmeye çalışması da gösteriyor ki, mesele basit değildir. Sonuçları sanılandan çok daha kötü olabilir.
Demek ki tutuklamanın yanlış olacağı kabul ediliyor. Öyleyse dokunulmazlık niye kalkacak? Bunun mantığını anlamak mümkün değil.
Peki, Türkiye’de bir dokunulmazlık sorunu yok mu? Var elbette...
PARTİ PROGRAMI NE DİYOR?
AK Parti’nin halen yürürlükte olan parti programında şöyle bir madde var:
“Milletvekili ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak; dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.”
Özeti, dokunulmazlığın kürsüdeki konuşmalarla ve Meclis’te kullanılan oylarla sınırlandırılması...
O zaman şuna karşı şöyle yaptın, buna karşı böyle yaptın gibi siyasi bir tartışma olmaz. İktidar partisi kendi programına sahip çıkmalı, muhalefetle de uzlaşarak dokunulmazlık konusunda böyle genel bir anayasal düzenleme yapılmalıdır.
Sadece HDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak 1994’teki hatanın tekrarı olur. Hendek ve barikat terörü yüzünden HDP itibar kaybetmişken, dokunulmazlıklarını kaldırarak siyasi ekmeklerine yağ sürmenin de anlamı yok.
AÇIKLAMA: Anayasa Mahkemesi’nin kararına ‘karşı oy’ yazan üç üyeden Sayın Rıdvan Güleç, bir açıklama gönderdi, telefonda da konuştuk. Açıklaması aynen şöyle:
“‘Ey hukuk!’ başlıklı köşe yazınızda Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verilen ihlal kararına ilişkin karşı oy yazılarında AİHM veya AYM içtihatlarının emsal gösterilmediği iddia edilmektedir.
Anayasa Mahkememizin bu hak ihlali kararına karşı yazdığım karşı oy gerekçelerimin 6., 12., 15., 16., 23., 24. ve 25. paragraflarında olmak üzere toplam yedi kez AİHM ve AYM içtihatlarına atıflar bulunmaktadır.
Dikkatinizden kaçtığını düşündüğüm bu hususu tashih edeceğinizi umuyor, saygı ve selamlarımı iletiyorum. Rıdvan Güleç”
Benim notum: Sayın Güleç’e kibarlığı ve ilgisi için teşekkür ederim. Yazımdaki tek yanılgımın bundan ibaret olmasına sevindim. Bahsettiği atıfların bir kısmının karar lehinde olduğunu, AYM tarafından da atıf yapıldığını, bir kısmının ise somut olayla ilişkisiz olduğunu düşündüğümü belirteyim. Teknik hukuki tartışmaya girmiyorum.
Paylaş