Diyarbakır Emniyet Müdürü

DİYARBAKIR Emniyet Müdürü Recep Güven’in sözlerini alkışlayanlar var, onu yerden yere vuranlar var. Hangisi doğru?

Haberin Devamı

Ben konuya başka bir açıdan bakmak istiyorum: Otuz yılda 30 binden fazla ölü verdiği halde PKK’yı hâlâ ayakta tutan psikoloji nedir? O psikolojiye nasıl bakmalı?

Aslında ‘psikolojik faktör’ Kürt meselesine çözüm düşünürken de son derece önemli bir unsurdur.

Bu konuda soyut ‘akıl yürütme’ ile değil, araştırmaya dayalı somut verilerle düşünmeliyiz.

PKK’nın psikolojik gücü

PKK’nın kendi iç dokümanlarında görüyoruz ki, örgütü ayakta tutan temel psikolojik kavram, “düşman” vurgusudur.

30 Ağustos 2008 tarihli 10. Kongre bildirisinde Türkiye’den 11 defa “düşman” diye bahsediliyor. “Düşmanın vahşi ve barbar karakteri” denilerek, Türkiye’de hiçbir demokratik özgürlüğün bulunmadığı, Kürtlerin ”esaret” içinde yaşadığı söyleniyor. Aynı metinde 17 defa “zindan” vurgusu yapılıyor.

Bu totaliter şartlandırmanın arkasından gelen psikolojik aşama, militana “fedai ruhu”nun aşılanmasıdır. Büyük kanlı eylemler yapmış ve çarpışmada ölmüş eski PKK’lılar örnek “kahramanlar” olarak sunuluyor, onlara özenti yaratılıyor.

Haberin Devamı

PKK’nın korkuları

Bu psikolojik şartlandırma, Haşhaşinlerden tutun da, 19. yüzyıldaki nihilist teröristlere ve bütün silahlı totaliter örgütlere kadar uygulanan bir şartlandırma mekanizmasıdır: Kişilikler silinir, bireylik ve özgür düşünce yok edilir. Kişi ‘örgüt’ün kör bir aleti haline gelir. Bütün totaliter örgütler gibi, PKK yapılanmasında da korkulan şey, ölüm değil, özgürlüktür.

Özgür düşünen “hain”dir! İntihar eyleminde ölen “kahraman”dır!

Erich Fromm, “Hürriyetten Kaçış” adlı muhteşem eserinde Nazi ve Bolşevik örnekleriyle bu mekanizmayı çok iyi anlatır; totaliter hareketlerin hepsinde “Yaşaşın ölüm” şartlandırması vardır.

PKK ve özgür birey

PKK’nın dağda militanlara hitaben yaptığı kongrede bile liberalizme hücum etme gereğini duyması onun “özgür birey” korkusunun dışa vurumudur:

“Liberalizme yaşam alanı açmak demek, örgüt ortamlarımızı her türlü bireyciliğe açmak, ideolojik ve örgütsel yaşamımızın temeli olan komünal yaşam ölçülerinin altını oymak demektir... Bu yaklaşımlara karşı keskin ve kesintisiz bir ideolojik mücadele...”
(Madde 18)

“Örgüt kararlarını ve mücadele çizgisini boşa çıkaran ya da etkisiz kılan liberalizme karşı... Önderliğin ideolojik yaklaşımlarını ve partinin yönetim ve kadro ölçülerini hâkim kılmak...” (Madde 20)

“Örgütten kopuşa götüren liberal duruşlarla mücadele etmek, özellikle cezaevi çıkışlılarda ve Avrupa’daki bir kısım kadroda görülen örgütten kopuşları normal ve meşru gören anlayışları mahkûm etmek.” (Madde 22)

Haberin Devamı

Silah ve şefkat!

PKK terörüne karşı devletin tavizsiz silahlı mücadele vermesi vazgeçilmez bir zorunluluktur. Bunun yanında silah bırakma, uzlaşma ve demokratik metotlar yönünde eğilimlerin militanlar arasında zemin bulması da hayati derecede önemlidir. Devletin de, siyasetçi ve aydınların da bunu teşvik edecek bir üslup geliştirmeleri gerektiği açıktır.

PKK belgelerindeki ifadeyle “örgütten kopuşa götüren liberal duruşlar”a eğilimi olan militan ve sempatizanlara göstermeliyiz ki, bu eğilimi kuvveden fiile çıkardıklarında karşılarında “düşman” bir Türkiye olmayacak, aksine hüsnükabul göreceklerdir!

Bu sebeple ben Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün sözlerine ancak üslup özensizliği eleştirisi yaparım. Amacının güvenlikten sorumlu olduğu ilde insanlara sıcak mesaj vermek olduğu açıktır.

Aynı bakışla, ben CHP’li Hüseyin Aygün’ü de eleştirmemiştim.

Özetle, silaha karşı daha etkili silah ama aynı zamanda demokrasi ve şefkat kanallarının açık olduğunu da göstermek...

 

Yazarın Tüm Yazıları