Paylaş
Nasıl oldu bu?
Bir: Başbakan, diyalog yolunu seçerek Halit Ergenç ve Sunay Akın gibi isimlerden oluşan ‘Gezi Heyeti’ni kabul etti, görüştü. Plebisiti gündeme getirdi, ortam yumuşadı.
İki: Başbakan bu heyete “yargı kararına uyacaklarını” söyledi; Hüseyin Çelik de aynı açıklamayı yaptı. Bence en önemlisi budur, çünkü yargı iki hafta önce Topçu Kışlası’nın yapımı hakkında “yürütmeyi durdurma” kararı vermişti.
KORKULU İKİ HAFTA
Bu gelişme, medeni toplumlarda ihtilafların nasıl çözülebileceğini gösteren altın değerinde iki örnektir: Diyalog ve hukuk.
Bir tarafta bütün gücüyle “Yaparım” diyen iktidar, karşısında bütün direnciyle “Yaptırmam” diyen protestocu kitle vardı. Çatışmalarda biri polis dört vatandaş hayatını kaybetti; gözünü yitirenler, yaralananlar oldu. Vandalların tahrip ettiği özel ve kamu mallarının 100 milyon TL olduğu belirtiliyor.
Toplumdaki gerilim ve kutuplaşma da vahim noktalara tırmandı...
Ve biz, bütün bunları yaşadıktan sonra, “diyalog” ve “hukuk” diyerek sakinleştik, çözüme yöneldik!
ARINÇ’IN SÖZLERİ
İstanbul 6. Bölge İdare Mahkemesi “yürütmeyi durdurma kararı”nı 31 Mayıs akşamüstü vermişti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bursa’da 2 Temmuz günü aynen şunları söylemişti:
“Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını doğrusu yerinde ve isabetli buluyorum”.
Başbakan ise, aksine bu kararı veren mahkemeyi eleştirdi. Hükümet yargı kararına uyacağını açıklasaydı son iki haftada yaşadığımız feci olayları yaşar mıydık?
Dünya medyasına konu olur muyduk?
Benim de yaklaşık iki haftadır yazılarımda iktidarı hep “itidal”e davet etmemdeki amacım buydu.
DOKTORLARA SORUŞTURMA!
Resmi görevini ihmal etmeden yaralılara gönüllü tedavi hizmeti sunan doktorlar hakkında Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma başlatması, yumuşama beklerken yeni gerginlik yaratmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.
Bu konu da sonunda yargıya gider. Doktorların siyasi amaçla olsa bile, günüllü tedavi yapmaları kanunen suç olmadığı için, yargının ne karar vereceği bellidir.
Sağduyulu Sayın Müezzinoğlu’nun konuyu tırmandırmayacağına inanıyorum.
Kâbus gibi yaşadığımız iki hafta, muhalif veya muktedir hepimize öğretmiş olmalıdır ki, toplumsal gerilim konusu olayların çözüm yolu şiddet değildir; itidali koruyarak, diyalog ve hukuk yollarından yürümektir.
YARGININ ÖNEMİ
Bu noktada “bağımsız ve tarafsız yargı” ilkesini vurgulamak istiyorum. 28 Şubat’a ve güdümlü yargısına karşı da bu ilkeyi savunmuştum.
Yargının tek görevi vatandaşlar arasında adalet dağıtmak değildir. Demokrasilerde yargının çok önemli bir görevi daha vardır: Yasamanın ve yürütmenin hukuka uygun davranmasını sağlamak!
Gabriel Almond ve Sidney Verba “Civic Culture” adlı anıtsal eserlerinde, beş ülkede, ABD, Almanya, İtalya, İngiltere ve Meksika’da yaptıkları araştırmada şunu gördüler: Kamu erkinin ve özellikle yargının tarafsız olduğuna güvenilen ülkelerde siyasi istikrar var, politikalar ılımlı; bu güven yoksa gerilim katsayısı yüksek!
Yargının tarafsız ve bağımsız olduğu konu-sunda güven vermesi ve iktidarın da yargı ka-rarlarına uyması ne kadar önemli, değil mi?
İmar hukuku uzmanı değilim, Topçu Kışlası konusunda yargı sonuçta ne karar verir bilmiyorum. ‘Plebisit’ seçeneği de var. Hepimiz doğru yolun “diyalog” ve “hukuk” olduğunu içimize sindirirsek sorunlarımızı çok kolay çözeriz. Son iki haftada gördük bunu.
NOT: Yurtdışına gideceğimden 2 gün izin rica ediyorum.
Paylaş