Paylaş
“Elektromanyetik etkenlerin bileşimi” konusunda ikisi de aynı teoriye ulaşmış, Nobel ödülü paylaştırılmıştı. Birinin dindarlığı, öbürünün ateistliği bilimde başarılı olmalarını engellememişti. Birinin ateizmi ya da öbürünün dindarlığı eğitime hükmetseydi insanlık bu iki bilginden birini kaybedebilirdi.
Günümüzde Kuzey Kore gibi materyalist totaliter, Suudi Arabistan gibi katı, İran gibi biraz gevşek teokratik rejimlerde bazı bilim dalları gelişiyor, tabii sistemin ihtiyaç duyduğu alanlarda... Bilimsel araştırmalarda Türkiye İran’ın hayli ilerisindedir fakat mesela petro kimyanın ve fiziğin birkaç dalında İran Türkiye’nin ilerisindedir; petrol ve nükleer program sebebiyle.
Böyle tekil birkaç dal değil de ülkede genel olarak temel bilimlerin gelişmesi için tam bir akademik özgürlük ortamı gerekir.
İki yanlış uç
Eğitimin tamamen dinileştirilmesi de, tamamen din karşıtı bir ateizm eğitimi haline getirilmesi de bilimsel düşüncenin gelişmesine zarar verir. Osmanlı tarihinde tıp, matematik, coğrafya, astronomi gibi dallarda bilim adamlarının büyük çoğunluğunun medrese dışından yetişmesinin sebebi, medresenin sadece din ve hukuk eğitimi yaptırmasıydı.
Osmanlı maalesef, İslam dünyasındaki eski “darül ulûm” (bilimler evi) geleneğinin söndüğü, memur yetiştiren “medrese”nin kökleşmiş olduğu bir çağda kurulmuştu. Bu konuda Prof. Ahmet Yaşar Ocak’la Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kitaplarını tavsiye ederim.
Öbür yanda, modernleşme döneminde, bilimcilik adına dinin toplumdan çıkarılarak “vicdan ve mabet”e sokulmak istenmesi, “din psikolojisi, din felsefesi, din sosyolojisi” gibi seküler bilimleri öldürmekle kalmamış, kurduğu otoriter rejim üniversiteyi yine devlet dairesi haline getirerek bilim hayatının gelişmesine zarar vermiştir. Bu konuda Prof. Emre Dölen’in Türkiye Üniversite Tarihi adlı muhteşem eserini tavsiye ederim (İstanbul Bilgi Üniversitesi).
Eğitim, bilim, özgürlük
Tarihi tecrübeler ve çağımızın başarılı sistemleri gösteriyor ki; eğitimde bilimsel ve mesleki bilgiler verilir. Eğitim herkese açıktır. Kimse renginden, inancından ve inancının simgelerinden dolayı yasaklanamaz. Bu sadece haksızlık değildir, onların bilimle tanışmalarını engellemektir de...
Akademik eğitim ve öğretimin yanında din öğretim ve eğitimi de demokratik bir haktır. Bugünkü “zorunlu” din dersleri bir kısım vatandaşlarımızın tepkisini çekmektedir, haksız da değiller. Ya zorunluluk kaldırılmalı veya dersin içeriği AİHM içtihatlarına uygun hale getirilmelidir; yani bütün dini inançlara, elbette öncelikle ülkemizdeki inançlara saygı ve anlayış oluşturacak genel bir kültür dersi...
Bundan başka dindarların din eğitimi almaları da demokratik bir haktır. Bunun öğrenim yolu genel liselerde seçimlik derslerdir, eğitim yolu İmam Hatipler ve İlahiyat Fakülteleri’dir. İlahiyat Fakülteleri’ne tepki gösterenler bu fakültelerde İslam düşüncesinin nasıl bir yenilenme ve çağdaşlaşma sürecinden geçtiğini bilmiyorlar.
Neticeten, farklı görüşlere ve tercihlere karşı hoşgörülü ve anlayışlı davranmalıyız. Tartışmalarımız çatışma değil müzakere üslubuyla olmalıdır.
Paylaş