Demokrasinin iki ayağı

HÂKİM ve savcılardan mail’ler alıyorum, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, siyasi davalarla ilgisi olmayan hâkim ve savcılar... Kendilerini baskı altında hissediyorlar.

Haberin Devamı

Hâkim ve savcılarda “paralel yapı” diye damgalanmak veya siyasi baskıya maruz kalmak endişesi oluşmuş.
HSYK’daki değişiklikler ve ‘olağandışı’ uygulamalar, yıldırım savcı atamaları... Bugün adli kolluğun soruşturma yapması fiilen yürütmenin, vali ve emniyet müdürlerinin iznine bağlı hale gelmiştir, hele bir de bu yönde kanun çıkarılırsa!...

ARINÇ VE YAZICI

Yargı ve hukuk konuları gündeme geldiğinde hükümetteki iki üyenin sözlerine bilhassa önem veriyorum: Bülent Arınç ve Hayati Yazıcı. İkisi de meslekten hukukçudur.
Sayın Arınç’ın dünkü sözleri:
“Bir-iki kişinin yaptığı hükümete mal edilemez. Şu adam bunu yaptı, şu adam şunu yaptı. Allah cezasını versin. Bunun kararını mahkeme verecek.”
Çok güzel, fakat:
Evvela, hükümet böyle davranmadı, “Kararı mahkeme verecek” demedi, “darbe” diye yeri göğü birbirine kattı. Emniyet ve yargıda tarihimizde görülmedik atamalar yaptı. Sayın Yazıcı, “Hukuken darbe demek müşkildir” dedi fakat kimse duymadı!
İkincisi, iktidar bu davranış tarzıyla zihinlerde “Kararı mahkeme verebilecek mi?” şüphesini kökleştirdi. Keşke hükümet hukukçu ağırbaşlılığıyla davransaydı, ne siyasi kriz olurdu ne de ekonomideki çalkantı bu boyutlara ulaşırdı.

‘PARALEL YAPI’

Değil yargıda, nüfus dairesinde bile memurların görevleriyle ilgili sadakati sadece anayasaya ve yasal hiyerarşiyedir. Aksine izin verilemez. Fakat Cumhurbaşkanı Gül’ün vurguladığı gibi, bu “hukukun içinde çözülmelidir”. Bu davranışlar müfettiş raporuyla tespit edilir, mahiyetine göre disiplin veya adli ceza verilir...
Böyle yapmayıp “kış ortasında” kitleler halinde yıldırım tayinler yaparsanız, “yürütmeyi durdurma” kararları gelebilir!
Durdurma kararlarını veren hâkimler ve onaylayan yüksek yargı kurulları da mı “paralel yapı”ya bağlı?!
Bakın, bu psikolojiyle yargıyı, yürütmenin kontrolü altına alabilecek girişimler kurumlarda kargaşa, toplumda tedirginlik yaratıyor.

DIŞ BASIN

Batı basınında AK Parti’ye yöneltilen eleştiriler gittikçe artıyor. Bizdeki bazı gazeteler bunu da “komplo”nun bir parçası gibi gösteriyorlar!
Fakat Cumhurbaşkanı Gül diyor ki:
“Üç-dört sene öncesine kadar ‘reformist hükümet’ diye övenler de bu gazetelerdi... Niye eleştiriyorlar, olumlu baksınlar dediğiniz zaman basın olmuyor, başka bir şey oluyor!”
Sayın Gül’ün Roma gezisi sırasında hukuk, dış politika, özellikle de Suriye ve Mısır konularında yaptığı açıklamalar bir devlet adamının çok önemli uyarılardır.

OTORİTERLEŞME ELEŞTİRİSİ

Dış basının bu eleştirileri yeni değildir. Yaklaşık üç yıl öne The Economist dergisi AKP iktidarındaki otoriterleşme yönelişini eleştirdiğinde ben de şunları yazmıştım:
“Batılı basın organlarının dün AK Parti’yi övmesine dış güçler gözüyle bakan Kemalistler yanılıyordu. Bugün Batı basınında çıkan eleştirilere dış güçler gözüyle bakan iktidar yanılıyor... AK Partililer bunda komplo arayacağına, ‘Nerede yanlış yaptık, neden otoriterlik izlenimi veriyoruz?!’ diye düşünmeli...” (Milliyet, 5 Haziran 2011)
Hele de bugün böyle düşünmeli, değil mi? Çünkü iktidar bu davranışlarıyla ülkenin “yönetilebilirliğini” kendi eliyle zorlaştırıyor!
Demokrasinin bir ayağı sandık, öbür ayağı kuvvetler ayrılığıdır. Hangisini sakatlasanız demokrasi kötürüm olur. Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları