Davutoğlu nereye?

Seçim akşamı Konya ve Ankara’da yaptığı konuşmalardaki vurgular bu açıdan önemlidir. Elbette kalabalıkların heyecanına tercüman oldu. Aynı zamanda “kibir, kendini beğenmişlik, böbürlenme” gibi uyarılarda bulundu. “Vakur, ağırbaşlı, sakin” olunmasını istedi. 

Seçim zaferinin geçici beyanları mıdır bunlar? Fakat Başbakan Davutoğlu seçimlerden önce de defalarca “lüks, şatafat, kibir, nepotizm” uyarıları yaptı. Hatta bunları “her siyasi harekette güçten kaynaklanan hatalar” olarak niteledi. (28 Ağustos)
Demek ki, bu tür ciddi sorunlar olduğunu, bunların gerilim yarattığını görüyor ve önlemek istiyor.

HUKUKA GÜVENEBİLMEK

Bir hukukçu olarak en çok altını çizdiğim husus, Davutoğlu’nun hukuk vurgusu yapmasıdır:
“Demokrasiden, hukuktan, merhametten, şefkatten, sevgiden geriye bir adım gidilmeyecektir. Herkesin hukuku güvence altındadır, 78 milyon vatandaşımızın hukuku mutlak suretle korunacaktır.”
Modern hukukta buna “hukuk güvencesi” deniliyor; her bir kişinin herhangi bir güç karşısında kendisini, onurunu, hak ve özgürlüklerini hukukun güvencesi altında hissetmesi ve bunun gerçek olması...
AİHM ve AYM içtihatlarında böyle tanımlanıyor.
Bunun şartının kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı, sivil özgürlükler, dinamik sivil toplum ve basın hürriyeti olduğu belirtiliyor.

SİYASETTE NORMALLEŞME

Davutoğlu’nun hukuki kavramları yerli yerinde kullanması ve bu tür konuşmaları farklı konjonktürlerde de yapması gösteriyor ki, ülkemizdeki hukuk eksikliğinin ve “güçten kaynaklanan hatalar”ın yarattığı ağır sorunların bilincindedir.
Hukuka bu güvensizlikle, bu hastalıklı kutuplaşmayla ülkenin iyi idare edilemeyeceğini de elbette biliyor. “Kavganın, gürültünün, kutuplaşmanın olmadığı, siyasetin normalleştiği, herkesin selamlaştığı bir Türkiye” diyor; taraftarlarını öfke ve husumetle motive etmekten sakınıyor. Şöyle diyor:
“Bu seçimde yenilen yoktur, Türkiye kazanmıştır. Bütün vatandaşlarımız emin ve müsterih olsunlar.”
Bu sözlerde, Türkiye’nin yarısında mevcut olan ve AKP’ye 7 Haziran’da oy kaybettiren “otoriterleşme” korkusunu giderme çabası açıktır.

‘LÂ GALİBE İLLALLAH’

Sütten ağzımız yandığı için Davutoğlu’nun sözlerine de ihtiyatla bakmak gerekmez mi?!
Gerekir, fakat en azından bu aşamada Davutoğlu’nun sözlerinde samimi olduğunu biliyorum. Saygınlığının ve tarihe takdirle geçmesinin yolunun bunları gerçekleştirmek olduğunu çok iyi bilir.
Konuşmasında, “lâ galibe illallah” (Allah’tan başka galip yoktur) deyimini zikretmesi anlamlıdır. Bu deyim Kur'an-ı Kerim'in, Yusuf suresinden mülhem bir ibaredir.
Endülüs’te Elhamra Sarayı’nın bütün tezyinatında “lâ galibe illallah” yazılıdır, belki binlerce.
Hükümdarlara kibir konusunda uyarıdır.
İslam’ın en parlak medeniyetinin Endülüs’te teşekkül etmesinin sebebi özgürlük ortamının bulunması, bütün dini ve felsefi görüşlerin serbestçe ifade edilebilmesiydi.

DESTEK VE ELEŞTİRİ

Akademik ve entelektüel vasfına baştan beri değer verdiğim Davutoğlu’nun söylediklerini başarması elbette iktidar bünyesindeki güç dengesine bağlıdır. Seçimlerde eli güçlenmiştir, eli güçlendiği için bu yöndeki sorumluluğu artmıştır.
Bu yöndeki başarısı Türkiye’yi rahatlatır, başarısızlığı sorunları derinleştirir.
Bütün yazı hayatımca yapmaya çalıştığım gibi, Davutoğlu’nun da hukukun üstünlüğü, siyasette normalleşme, kutuplaşmanın giderilmesi, öfke ve husumetin siyasi hayatımızdan çıkarılması için göstereceği gayreti destekleyeceğim; aksine davranışlarını eleştireceğim.