Paylaş
Atatürkçü kanat beni muhafazakârları desteklediğim için eleştirirken, Engin Bey CHP çizgisini kastederek “Türkiye’yi sizinkiler geriyor” diyor! Gerilimi çıkaranların dün Menderes’i bugün AK Parti’yi devirmeye çalışanlar olduğunu yazıyor.
Şaşırdım doğrusu. Cumhuriyet tarihi boyunca “benimkiler”, iç politikada Karabekir ve Rauf Bey’dir, Fethi Bey’dir, Menderes’tir, Turgut Özal’dır. AK Parti’nin iktidara gelişini ve reformlarını da destekledim, doğru da yaptım. İktidarın otoriter eğilimlerini de eleştiriyorum tabii.
‘YANLIŞTAN YANLIŞA’
Engin Bey’in şu cümlesi çok önemli:
“Beş yıl süreyle Adnan Menderes’e yapmadıklarını bırakmamışlar, onu yanlıştan yanlışa itmişlerdi.”
Benim de yazı ve kitaplarımda anlatmak istediğim bu zaten.
Tarih okumalarımda gördüm ki, liberal Fethi Bey’in deyişiyle “örfi usuller”, sert ve baskıcı tavırlar iyi sonuç vermiyor; ele alınan devlet gücünü “ölçülü” kullanmak lazım.
Tek Parti’nin Takrir-i Sükûn uygulamaları hâlâ altından kalkamadığımız sonuçlar vermedi mi? Takrir-i Sükûn yanında çok basit kalan baskıcı “Tahkikat Komisyonu”nu Menderes’in kurdurması da kötü sonuçlar veren “yanlışlar”dan biriydi.
Tarihi böyle okuduğum içindir ki, “sizinkiler” ne kadar tahrik ederse etsin, “bizimkiler” öfkeye kapılarak “yanlıştan yanlışa” savrulmaktan sakınmalı diye düşünürüm daima; bütün akımlar için.
Çünkü karşıtların tahrikleriyle “bizimkiler” tepkisel duygulara kapılıp “yanlıştan yanlışa” sürüklenirse yanlış hareket etmiş olurlar, değil mi?
BAŞGİL’İN TAVSİYESİ
Bir yazımda anlatmıştım. 27 Mayıs darbesinin ayak sesleri duyulmaya başladığında merhum Adnan Menderes, “Hocam tavsiyenize ihtiyacımız var” diyerek Prof. Ali Fuat Başgil’i çağırmıştı. Merhum Başgil, muhafazakâr-liberal düşüncenin büyük bir ismidir. Benim dünya görüşümdeki temel taşlardan biridir.
Başgil’in Menderes’e tavsiyesi siyasi tansiyonu düşürecek ciddi adımlar atılmasıydı... Fakat Celal Bayar, aksi görüşteydi, sert bir üslupla Ali Fuat Hoca’ya “Bilakis son derece sert davranmak ve tahrikçileri ibret örneği olmak üzere cezalandırmak lazımdır!” diye çıkışmıştı.
Bu olayı Başgil’in kitabından aktardıktan sonra yazımda sormuştum: “Menderes’in ve demokrasinin hakiki dostları kimlermiş?... Ali Fuat Başgil’ler mi, DP içindeki şahinler mi?...” (Hürriyet, 11 Haziran 2013)
Zamanımızda bırakın darbeyi askerin politik bir tavır göstermesi bile ebediyyen tarihe karışmıştır. Bugünkü kutuplaşmanın tehlikesi toplumun yönetilemez hale gelmesi ihtimalidir. Dostları Erdoğan’a itidal ve gerilimi düşürme tavsiyesinde bulunmalıdır.
GERİLİMİ DÜŞÜRMEK
Tarih okumaktan bahsetmişken değinmeden geçemeyeceğim. CHP’li Dilek Akagün Yılmaz, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz...” şeklindeki vecizesini Meclis’te pankart olarak açmış.
Uzun mesele, belki ayrı bir yazı konusu. Sadece şunu hatırlatmak istedim, tekke ve türbeleri kapatan otorite, laik kadın derneklerini ve Türk Ocakları’nı da kapatacaktı. Kısa sürede kendi partisi içinde de bir soru önergesi vermek bile imkânsız hale gelecekti. Bu konuda Doç. Dr. Meral Demirel’in “Oybirlikli Demokrasi” araştırmasını tavsiye ederim.
Otorite de demokrasi de kendi bağlamlarında birleşik kaplar gibidir.
Doğrusu Batılı demokraside anlaşmaktır.
Neticeten; elbette felsefi ve siyasi tercihlerimiz, tartışmalarımız olacaktır. Ama sanıyorum hepimizin gerilimi düşürmek için sorumluluğumuz var. Siyasette dilin normalleşmesi de diyebiliriz.
Paylaş