Başkan ve yargı

BAŞKANLIK sistemine ben felsefi olarak karşı değilim; hatta kâğıt üstünde daha iyi olduğunu kabul ederim.

Haberin Devamı

Karşı çıkmamın sebebi, sistem değiştirmenin ülkeler için çok zor olmasıdır.
Uyum Komisyonu’na AK Parti’nin sunduğu tasarıya ise felsefi itirazlarım var, çünkü otoriter buluyorum.
Sayın Başbakan, Moğolistan dönüşünde bu taslaktan vazgeçme sinyali verdi; buna sevindim. Anlaşılıyor ki, Başbakan “partili cumhurbaşkanı” kavramını ön plana çıkaracak.
Hangi sistem olursa olsun, kritik sorun, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi ve önerilen sistemde “denetim ve denge”nin olup olmamasıdır. Yani erklerin birbirine müdahale edememesi ama aynı zamanda birbirlerini dengeleyip denetleyebilmesi...
Şimdi bu açıdan, AKP’nin “bize göre başkanlık” sisteminde yargıya nasıl bir yer biçildiğine bakalım.

AMERİKA’DA BAŞKAN

Amerikan sisteminde bütün önemli atamaları başkan yapar fakat yasama organı bunu denetler.
Başkan Reagan 1987’de koyu muhafazakâr hâkim Robert Bork’u Yüksek Mahkeme üyeliğine önerdi, fakat Bork’u sorgulayan Senato, 48 onaya karşı 58 oyla reddetti. Bunun üzerine Reagan ılımlı muhafazakâr bir hâkim olan Anthony Kennedy’yi atadı, Senato’da oybirliğiyle kabul edildi. Demek ki muhaliflerin bile oy verebileceği bir yargıçtı...
2005 yılında Bush, Beyaz Saray Danışmanı Harriet Miers’i Yüksek Mahkeme üyeliğine önerdi! Kıyamet koptu, kendi partisinden senatörler bile eleştirdi. Böyle biri nasıl Yüksek Mahkeme üyesi olabilirdi! Bu tepkiler üzerine Bush, saygın bir hâkim olan Samuel Alito’yu önerdi, Senato’da alkışlarla kabul edildi.
Yüksek yargıçları böyle “ortak akıl”la atanan bir Yüksek Mahkeme’ye güvenmez misiniz? Atama usulü neden çok önemli, açık değil mi?

BİZE GÖRE BAŞKAN

Haberin Devamı

AKP’nin önerdiği sistemde ise Başkan’ın yapacağı hiçbir atama, Meclis’in onayına
bağlı değil! Yargıya yapacağı atamalar üzerinde bile Meclis’in hiçbir “denetim ve denge” yetkisi yok!
Başkanlık sistemini alıp da “denetim ve denge”lerini almamak olur mu?!
Olursa şöyle bir tablo ortaya çıkacak:
Bugünkü sistemde HSYK’nın 22 üyesi var, bunun 16’sı yargı içinden seçiliyor. 6’sı dışarıdan atanıyor. Ben de desteklemiştim bu modeli...
Fakat “bize göre başkanlık” taslağında ne öneriliyor, biliyor musunuz? HSYK’nın 22 üyesinden 16’sını, belirli vasıflara sahip isimler arasından “başkan” ve “Meclis’te çoğunluğa sahip olan partisi” atayacak!
Başkan’ın Anayasa Mahkemesi’ne ve Temyiz Mahkemesi’ne yapacağı atamalar da böyle olacak; parlamentonun hiçbir “denetim ve denge” yetkisi bulunmayacak!
Öyle bir yargı “tarafsız” olduğu konusunda topluma güven verebilir mi?!

KİM DEĞİL, NASIL?

Haberin Devamı

Bir sistemin demokratik olması için yasama ve yürütme erklerinin millet tarafından seçilmesi şarttır. Fakat “seçimli otoriterlik” de mümkündür, genelde “Asya demokrasileri” böyledir.
Buna meydan vermemek için, liberal demokrasilerin olmazsa olmaz bir şartı da “kuvvetler ayrılığı” ilkesi ile yasama, yürütme ve yargının birbirini denetleyip dengeleyebilmesidir.
Yargı açısından baktığımızda, yargının görevi vatandaşlar arasında adalet dağıtmaktan ibaret değildir. Bir görevi daha vardır: Yasaların anayasaya, idari tasarrufların yasalara uygunluğunu denetlemek...
Erdoğan’a taraftar veya muhalif olabiliriz, ülkemizde sağlıklı bir demokrasi ve güvenilir bir adalet istiyorsak, “sistem” bahsi açıldığında, “Kim?” diye değil, “Nasıl?” diye sormalıyız. Önerilen modellerde “denetim ve denge” var mı diye titizlikle araştırmalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları