Paylaş
DOKUNULMAZLIK konusunda doğru prensip, AK Parti’nin dediğini yapmaktır!
Nedir bu? 2001 tarihli parti programında aynen şöyle deniliyor:
“Dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmelerinin önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirilecektir.”
AK Parti millete bunu taahhüt ettiği halde milletvekillerinin dokunulmazlığını “Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerine inhisar ettirmeye” hiç teşebbüs etmedi; hatta yolsuzluk soruşturmasının üstünü dokunulmazlık zırhıyla örttü.
AK Parti’nin hangi doğru “fabrika ayarları”yla yola çıktığı, fakat iktidar gücü arttıkça bu ayarların nasıl bozulduğu konusunda, dokunulmazlıklar meselesi tipik bir örnektir.
1994 TECRÜBESİ
Bugünkü konumuz, HDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması... Partilerin uzlaşmasıyla Anayasa’yı değiştirip dokunulmazlıkları “Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlere inhisar ettirmek” yoluna gidilirse bu genel düzenleme çok isabetli olur. Fakat böyle değil de HDP’nin bazı vekillerine karşı özel bir “dokunulmazlığın kaldırılması” yoluna gidilirse bu yanlış olur.
HDP’li vekillerden bazılarının söz ve eylemlerini ben de hukuken soruşturma konusu olabilecek nitelikte görüyorum. Fakat yolsuzluk soruşturmalarının üstünü dokunulmazlık zırhıyla kapatıp, HDP’li bazı vekillerin üzerine gitmek sadece adaletsiz olmaz... HDP tabanını büsbütün radikallerin yanına itmekten başka bir işe de yaramaz.
1994 Mart’ında Leyla Zana, Hatip Dicle ve merhum Orhan Doğan’ın dokunulmazlıkları kaldırılmış, hapse konulmuşlardı. Bu uygulama Kürt hareketinden kimseyi caydırmadığı gibi, aksine büsbütün radikalleştirmişti. Hatta “siyaset yolu tıkalı” görüntüsü ve Kürt seçmenlerde artan gerilim PKK’nın ekmeğine yağ sürdü. PKK’nın Avrupa Parlamentosu’nda propaganda yapması için de fırsat olmuştu.
‘LİBERAL DEMOKRASİ’
Cumhurbaşkanı dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyor ama ben Başbakan Davutoğlu’nun dikkatini iki konuya çekmek isterim.
-HDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel terör örgütü üyeliğinden 8 yıla mahkûm olmuş fakat “bireysel başvuru” sonucunda yeniden yargılanarak beraat etmiştir. AKP iktidarının ceza ve usul kanunlarında yaptığı değişiklikler, ayrıca, AİHM ve AYM’nin konuyla ilgili içtihatları böyle durumlarda mahkûmiyet ihtimalini hayli daraltmıştır.
Dokunulmazlıkları kaldırmanın lafını etmek bile sorunu körüklemekten başka bir şeye yaramaz.
-Bütün akademik araştırmaların gösterdiği gibi, bu tür akımlar gerilim ve çatışmadan beslenir; kitleleri ayrıştırarak taban kazanırlar. KCK metinlerinde açıkça “liberal demokrasi bizi gevşetir” diye yazılıdır. Çözüm sürecini bunun için sabote ettiler. Terörle savaşırken de siyasi tansiyonu düşük tutmak gerekir.
ÇÖZÜM YERİ MECLİS
IRA ve ETA tecrübelerinde de görüldü; ayrılıkçı hareket içindeki ılımlılarla radikalleri dayanışmaya itmek yerine farklarının ortaya çıkmasına yol açmak uzun vadede daha doğru bir yaklaşımdır.
Teröre devletin silahla karşılık vermesi tabiidir. Ancak parti kapatma ve dokunulmazlıklar gibi söylemler ve HDP’yi toptan dışlama gibi davranışlar “çözüm yeri Meclis’tir” ilkesini zayıflatır. İntihar gibi bir şey olur bu.
Kürt meselesi Türkiye’nin seksen yıllık, en azından kırk yıllık fevkalade ciddi bir sorunudur. Teröre karşı askeri harekât yaparken bile, konuşulan dil ve uygulanan politika ayrılıkçı hareketi demokrasi içine çekme amacına uygun olmalıdır.
AKP’nin ve HDP’nin şahsi ilişkileri olan milletvekilleri daha çok görüşerek temas kanalını açık tutmalı, görüşme trafiği kesilmemelidir.
Paylaş