Taha Akyol

Fevkalade üzüldüm

21 Mart 2018
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki kararını dün açıkladı.

Tutuklanmalarının hem ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’nın ihlali, hem ‘ifade özgürlüğü’nün ihlali olduğuna karar verdi. Tabii ki sevindim.

Demek ki yazıp çizdikleri darbeye teşvik falan değilmiş.

Ta başından beri tutuklu profesyonel gazetecilerin yüklenen suçlardan ‘en geç AİHM’de aklanacaklarını’ yazıyorum.

Öyleyse neye fevkalade üzüldüm?

Yazının Devamını Oku

Fatih’i anlamak

20 Mart 2018
TARİHE ilgi ve merakın arttığı zamanımızda Osmanlı açısından bilhassa önemsediğim iki dönem var: Biri Fatih Sultan Mehmet ve zamanı, öbürü II. Mahmut’tan itibaren başlayan modernleşme süreci...

Fatih Sultan Mehmet Osmanlı tarihindeki devlet adamlarının en büyüğüdür.

Beylikten kurumsal imparatorluğa geçişin ‘kanunname’leri onun eseridir.

Bunlardan biri olan ‘kardeş katli’ gerçekten vahimdir, trajiktir.

Fakat Osmanlı’nın önceki Türk beylikleri gibi şehzade kavgalarıyla dağılmasını önledi, 17. Yüzyıl’ın başında kaldırıldı.

Unutmamak lazım, Cem Sultan Anadolu’yu kendisinin, Rumeli’yi ağabeyi II. Beyazıt’ın almasını, devleti ‘bölüşmeyi’ önermişti!

FATİH VE BİLİM

Fatih, zamanındaki felsefe ve bilim hareketlerine en çok ilgi duyan padişahımızdı.

Bilim tarihçisi Ekmeleddin İhsanoğlu’na göre, Fatih’e kadar medrese vakfiyelerinde

Yazının Devamını Oku

Diyanet ne diyor?

19 Mart 2018
Diyanet İşleri Başkanlığı ‘güncelleme’ kavramını dini söyleme dâhil etti. Bu sahada İslam düşüncesindeki asıl kavram ‘tecdit’ yani ‘yenileme’ olduğu halde, demek ki artık ‘güncelleme’ de denilebilecek.

DİYANETİN tanımı “bazı fıkhî hükümleri, değişen şartlara göre güncellemek”tir.

İl Müftüleri toplantısı sonunda Başkan Prof. Ali Erbaş’ın açıkladığı ‘sonuç bildirisi’ne prensip olarak katılıyorum fakat bazı ifadelere dikkat çekmek ve  eleştirilerimi de yazmak istiyorum.

EN ÖNEMLİSİ HOŞGÖRÜ

Bildiride “bugün Müslümanların en temel sorunu parçalanmışlıktır” deniliyor ve “emperyalist müdahalelere” dikkat çekiliyor. Doğru ve fakat tarihte, Müslümanların güçlü olduğu zamanlarda da ’parçalanmışlık’, mesela mezhep çatışmaları yok muydu? Cemel ve Sıffin’de yetmiş bin Müslüman birbirlerini öldürmedi mi?

Farklılıkların çatışmaya dönüşmesi felaketini ‘emperyalizim’e bağlamadan önce Müslümanlar arasındaki ‘hoşgörü’ eksikliğine dikkat çekmek gerekirdi, diye düşünüyorum.

Özgürlük ve demokrasinin olduğu gibi, farklı dini anlayışlara bağlı insanların barış içinde yaşaması da ‘hoşgörü’nün varlığına bağlıdır.

Bizim dini literatürümüzde ‘hoşgörü’ (müsamaha, tolerans) kavramının eksikliği çok pahalıya mal oldu, bunun bir göstergesi ‘tekfir’ facialarıdır.

Bildiride

Yazının Devamını Oku

Ey adalet!

17 Mart 2018
ŞAHİN Alpay davası Türkiye’de adaletin nasıl işlediği konusunda tipik bir dosyadır.

Bu dosya Mehmet Altan, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne gibi gazetecilerin konumu hakkında da emsal niteliğindedir.

30 Temmuz 2016’da tutuklandılar. Kapsamlı bir darbe teşebbüsüne maruz kalan bir ülkede, böyle çok genel tutuklamalar yapılmasını anlamak bir ölçüde mümkün.

Vahim olan, darbe tamamen bastırılıp hayat normale döndükten sonra da tutuklamaların devam etmesidir.

GECİKEN ADALET

Mahkemeler tutuklamalara itirazı reddettiler. Bunun üzerine Şahin Alpay (ve diğerleri) 6 Eylül 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne ‘bireysel başvuru’da bulundu.

Anayasa Mahkemesi, tam 1 yıl 4 ay sonra, 11 Ocak 2018’de tutuklama için gereken delillerin bulunmadığını belirterek ‘ihlal kararı’ verdi.

Temel hak ve özgürlüklerle ilgili başvurular ‘öncelikli’ olduğu için AYM’nin böyle gecikmemesi gerekirdi.

Bu gecikme karşısında Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan’la diğer gazeteciler 2017’de ocak ayının değişik günlerinde AİHM’ye başvurdular.

Yazının Devamını Oku

İstiklal Marşı

16 Mart 2018
İSTİKLAL Marşı güftesiyle ve bestesiyle bir bütündür. Yeni beste isteyenler olduğu gibi, yeni bir güfte isteyenler de olmuştu.

1937 yılında Mehmet Âkif’in güftesinin yerine yeni bir güfte yarışması için şiir yazanlardan biri de Necip Fazıl Kısakürek’ti.

27 Aralık 1936’daki vefatından önce Mehmet Âkif’e gazeteci Hakkı Tarık ile haber gönderen Atatürk, İstiklal Marşı’nı değiştirmeyeceğini söylemişti. 1937’deki hevesler kâğıt üzerinde kalacaktı.

İster yeni güfte, ister yeni beste denilsin, bu teşebbüsler milli marşlarda bulunması gereken ‘tarihselliğe’ zarar verir. İstiklal Marşı’mız güftesiyle de bestesiyle değişmeden ‘devam’ etmelidir.

Sadece bugün değil, öteden beri “İstiklal marşımız güftesiyle de bestesiyle millidir” görüşünü savunuyorum.

TARİHİ DEĞERLER

Yeni bir bestenin yeni bir kutuplaşma yaratmasından da sakınmak gerekir.

Üstelik milli marşlar bando ile tempolu yürüyüş ya da resmigeçit yapmak için değil, saygı duruşu halinde ve huşu içinde dinlenilmek ve söylenilmek içindir.

Fransız milli marşı ‘La Marseillaise’, içinde kanlı birçok ifadeler bulunan

Yazının Devamını Oku

Avrupa ile bahar havası

15 Mart 2018
TÜRKİYE ile Avrupa arasında olumlu gelişmelerin işaretleri artıyor. Elbette bunun demokrasimiz ve ekonomimiz için olumlu etkileri olacaktır.

Avrupa en büyük dış pazarımız ve en büyük yabancı sermaye kaynağımız olduğu gibi, yargı bağımsızlığı, temel hak ve hürriyetler açısından da AİHM içtihatlarının değeri apaçık ortadadır.

SIKINTILI DÖNEM

Türkiye ve Avrupa son dört, beş yılda kötü bir dönem yaşadı. İki tarafın da popülizmi ilişkileri zehirledi. Özellikle referandum sürecinde söylenmedik laf kalmamıştı.

Demokrasi sorunları yüzünden Türkiye hakkında 24 Nisan 2017’de AB yeniden ‘denetim’ kararı almıştı. Bunun anlamı 2004’ün gerisine düşmekti! Ama görüldü ki, popülizm iki tarafa da zarar veriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Mayıs 2017’de, “Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor” diye konuşmasıyla tansiyon çok yavaş da olsa düşmeye başladı. 20 Ocak 2018’de Türkiye Raportörü Kati Piri, “AB ciddi hatalar yaptı” dedi, ilişkilerin geliştirilmesini savundu.

7 Şubat’ta AB Bakanı Ömer Çelik, ‘vize’ meselesinde AB ile sorun olan ‘7 konu’ya ilişkin yeni düzenleme taslağını Brüksel’e verdiklerini açıkladı. Bu, göçmen ve vize bakımından olduğu gibi özgürlükler bakımından da çok önemli bir adımdı.

ZİRVEYE HAZIRLIK

Nihayet dün AB,

Yazının Devamını Oku

İttifak yasası

14 Mart 2018
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şu sözleri doğru ve anayasa hukukunun da ifadesidir:

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetimde istikrar ilkesi sağlanacağına göre, temsilde adaletin temin edilmesine yönelik engel teşkil ettiği açık olan yüzde 10 seçim barajı tıkanmaya yol açmayacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.” (14.11.2017)

Evet, demek ki yüzde 10 barajı anayasal ‘temsilde adalet’ ilkesine aykırıdır.

MHP lideri örnekler de vermişti:

“Avrupa ülkelerinin yüzde 36’sında baraj sıfırdır, birçoğunda yüzde 5 veya 6’dır. Almanya, Belçika yüzde 5, İspanya’da da yüzde 3’tür.”

Yazının Devamını Oku

Bağımsız yargı?

13 Mart 2018
ALMAN Die Welt gazetesinde çıkan ufak bir haber aslında fevkalade önemli.

Die Welt, “Türkiye, AB vizesi karşılığı tutuklu gazetecileri serbest bırakabilir” diye yazdı. (DW, 8 Mart)

Fakat tutuklama ve tahliye kararlarını ‘bağımsız yargı’ vermez mi?

Bir hukuk devleti bazı insanları tutuklayıp, siyasi bir gelişme karşılığında serbest bırakabilir mi?

Ülke yararı için varsın olsun diyenler varsa, başlarına gelmesini isterler mi?

‘AJAN’ DAVALARI

Elbette hukuk devletinde böyle bir şey düşünülemez. Ama bazı olaylar bu yönde kuşkulara yol açıyor.

Malum, aynı Die Welt gazetesinin muhabiri Deniz Yücel 27 Şubat 2017’de tutuklanmıştı, ‘Alman ajanı’ ve ‘terör örgütlerinin işbirlikçisi’ diye ilan edilmişti!

Almanya ile Türkiye arasındaki gerilimlerin sebeplerinden biri olmuştu bu tutuklama.

Yazının Devamını Oku