Bu satırlar yazılırken TÜSİAD’dan bir açıklama yapılmamıştı ama diğer işveren kuruluşları mutluydu, piyasalar coşuyordu.
4 lirayı görmüş olan dolar da yine bu satırlar yazılırken 3.96 civarına inmişti.
2018 yılı büyümesinin de yüzde 5’li rakamlar civarında olması tahmin ediliyor.
İç talep, inşaat sektörü ve imalat sanayisi büyümenin üç motoru.
Gazeteci Hüsnü Mahalli’nin bildirdiğine göre Prens Muhammed “Müttefikler istedi diye komünizmi durdurmak için Vahabiliği yaydık” şeklinde bir tweet atmış.
Batı’da bağnazlığın sembolü ve terörist örgütlerin esin kaynağı olarak görülen Vahabiliği bile Batı’nın hatırına yaydıklarını söylüyor!
Tanzimat döneminde Türkiye’de köle pazarları kapatılınca Vahabiler bunun şeriata aykırı olduğunu iddia ederek “Türk’ler kâfir oldu” diye isyan etmişlerdi. İsyanın gerekçeleri arasında “İstanbul’da kadınların yüzlerini açmaları, fotoğraf çektirmeleri” de vardı!
Bugün Veliaht Prens, “Önemli olan kıyafetin edepli olmasıdır, isteyen kadın peçeyi çıkarabilir, kadın ve erkek eşittir” diye açıklamalar yapıyor. (19 Mart 2018)
AMERİKA FAKTÖRÜ
Başkan Trump ilk ziyaretini Suudlara yapmış, 110 milyar dolarlık silah anlaşması imzalamıştı. (20 Mayıs 2017)
Beş ay sonra Prens Muhammed “Ilımlı İslama dönüyoruz” açıklamasını yaptı. (24 Ekim 2016)
Ardından, Suudi kadınların araba sürmesi, yüzlerini açması, siyah yerine renkli çarşaflar giymesi ve ilk defa bu sene 8 Mart’ta Suudi kadınların koşu yapmaları önemli açılımlar olarak dünya medyasında haber oldu.
Başbakan Binali Yıldırım, “AB’nin Türkiye’ye hakkaniyetli bir yaklaşım sergileyeceğine dair bir işaret göremedik” diyor.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk “İki taraf arasında bir çözüm ya da uzlaşma sağlanamadı” diyor.
Öyleyse havanda su mu dövüldü?
Hatta ‘Haçlı Avrupa’nın dost olması zaten beklenemez miydi?
İsterseniz komplo teorisini daha bir süsleyelim, Türkiye’yi haritadan silmeye çalışan ‘Haçlı Siyonist ittifakı’nın iyi niyetli olması mümkün müydü?!
DİPLOMATİK DİL
Öncelikle dikkat etmemiz gereken husus, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting meydanlarında Avrupa hakkında söylediklerinden çok farklı, gerçek bir diplomatik dille açıklamalar yapmış olmasıdır:
“Türkiye-AB ilişkilerinde zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyoruz... Küresel bir güç olmak isteyen Avrupa’nın, Türkiye’yi genişleme politikasının dışına itmesi vahim bir hata olur... Gelin, güçlü, müreffeh ve istikrar abidesi Avrupa’yı hep birlikte inşa edelim.”
Bu arayışları, bu çalışmaları olumlu buluyorum fakat üzücü olan husus, Diyanet’in ve ilahiyat dekanlarının ancak siyasi otoritenin işareti üzerine harekete geçmiş olmalarıdır.
Halbuki bu hayati konuda siyasi otoritenin anlayışına uygun olan ve olmayan görüşler serbestçe ifade edilebilmeli, siyasi otoriteden bağımsız düşünülebilmelidir.
TİBYAN TEFSİRİ
Problemin niteliğini belirtmek için “Tibyan Tefsiri”ni örnek vereceğim. 17. yüzyılda Ayıntabi Mehmet Efendi tarafından yazılıp 1956 yılında Latin harfleriyle yayınlanan bu eserde dünyanın öküzün boynuzunda durduğunu, Venüs gezegeninin taşlaştırılmış bir günahkâr olduğunu okuyabilirsiniz!
Kuranı Kerim’de böyle bir şey olmadığı halde eski Ortadoğu efsanelerini tefsirci efendiler alıp kitaplara yazmışlardı.
Bu konuda ilahiyatçı Dr. Recep Arpa’nın çok değerli bir akademik makalesi var. Böyle birçok hurafe içerdiğinden Osmanlı asırlarında en yaygın okunan veya dinlenilen tefsir olduğunu anlatıyor.
Daha önemlisi otoriter zihniyettir: Dr. Arpa, Allah’ın haram diye zikretmediği şeyleri bile haram, hatta küfür (dinden çıkma) sayan bir ‘korku merkezli eğitim’ oluştuğunu anlatıyor, Tibyan Tefsiri’ni bu bağlamda tahlil ediyor.
Hurafelerin
Seçim dönemlerindeki hamasi sözler, konjonktürel olaylar ve ihtilaflar şöyle veya böyle olabilir ama Türkiye ekonomisiyle, siyasi kıstaslarıyla, hukukuyla, Avrupalı bir ülke olmalıdır.
Bugün Varna’da Türkiye ile AB arasında yapılacak zirve bu bakımdan önemli.
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un ev sahipliğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Junker buluşacaklar.
GÜNDEMDE NELER VAR?
Ankara’nın öncelikli dört gündemi var: Gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestliğinin sağlanması, Suriyeli göçmenler için kararlaştırılan 6 milyar Euro’luk yardımın hızlandırılması, terörle mücadelede etkin işbirliği...
Terörle mücadele her ülke ile gündemimizin önemli maddelerinden biridir. Fakat gümrük birliği, vize serbestisi ve göçmenlere 6 milyar Euro destek Türkiye ile Avrupa’nın ne kadar iç içe geçtiklerinin örnekleridir.
Avrupalıların gündeminde ise tabii gümrük birliği, vize ve göçmen meseleleriyle birlikte Türkiye’deki yaygın tutuklamalar, hukuk ihlalleri var.
KÖTÜ GEÇEN YILLAR
MHP lideri Bahçeli, “82’inci ilimiz Kerkük, 83 Musul deme hakkımızın önünde kimse duramaz” diye konuştuğunda milletvekilleri büyük bir coşkuyla ayakta alkışlamışlardı.
Lozan’ı eleştirmek için adaları “Yunan’a verdiğimiz” söylendiğinde de hamasi duygular kabarır.
Ben derim ki, “kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok” sözü Cumhuriyet’in çok doğru bir prensibidir, hamasi sözlerle bu konudaki samimiyetimize gölge düşürmeyelim.
Peki ne yapalım?
Milliyetçilik ya da vatanseverliğin bu çağdaki icabının şurayı burayı fethetmek değil, bilim ve teknolojide önde gitmek olduğunu görelim.
ERBİL’E UÇAK SEFERLERİ
Dün Başbakan Binali Yıldırım, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti Erbil’e uçak seferlerinin başlayacağını söyledi, buna sevindim.
Barzani’nin bağımsızlık referandumu üzerine 29 Eylül 2017’de Ankara yaptırım olarak Erbil ve Süleymaniye’ye uçuşları iptal etmiş, hava sahasını kapatmıştı.
ABD Savunma Bakanlığı İnovasyon Komisyonu Başkanı Eric Schmidt’in “Çin’in hızlı gittiği ve böyle devam ederse beş yıl sonra Çin’in önde olacağı” şeklindeki sözlerini hatırlatıyordu.
Çin’in ekonomik rekabeti Batı’da dengeleri sarsıyor, iş ve refah kaybeden orta sınıflar korumacılığa, otoriter popülizme yöneliyor.
Trump’ı iktidara getiren bu dip dalgasıdır.
Putin ise hızla silahlanıyor. Aralık 2014’te Rus parlamentosu (Duma) yeni füze, nükleer denizaltı ve uçak gemileri için 50 milyar dolarlık ek ödenek ayırmıştı. Putin, bu sene seçim kampanyası sırasında “dünyanın her noktasını vuracak füze” ürettiklerini açıkladı! (11 Mart 2018)
BATI DÜNYASI ŞAŞKIN
Çin’in ucuz emeğe dayalı rekabeti ve teknoloji alanındaki atılımları karşısında Batı şaşkın. Her şeyden önce, küreselleşmenin Batı ekonomilerinde işsizliğe yol açması otoriter popülist sağ akımları güçlendiriyor.
Liberal demokratik değerler bu yüzden aşınıyor, çünkü küreselleşmenin yol açtığı sorunlara çare üretemiyor.
Küreselleşmeye karşı bir Amerika, küreselleşmeyi savunan bir Çin var bugün!
Ak-kara gözlükler tarihi gerçeklerin çoğulluğunu unutturuyor. Hangi taraftaysak ‘biz’ daima haklı, ‘öteki’ taraf ise dama haksız görülüyor.
Osman Bölükbaşı bu şablonun dışındaydı. Zihinlerimizdeki ‘biz ve onlar’ şablonunu kırarak daha özgür bir bakış geliştirmek için bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Osman Bölükbaşı’nın Menderes döneminde basın özgürlüğü, üniversite özerkliği ve yargı bağımsızlığı gibi konularda yaptığı Meclis konuşmaları keşke kitap olarak genç nesillere ulaştırılsa...
Bir yandan okumayan bir toplum, diğer yandan genç bir toplum olduğumuz için yirmi, otuz sene önceki olaylar bile zihnimizde yer almıyor.
BÖLÜKBAŞI KÜRSÜDE
Merhum Osman Bölükbaşı’nın 6 Haziran 1956 günü Meclis’te yaptığı konuşmanın konusu basın hürriyetidir. Kendi tarihimizden ve Batı tarihinden örneklerle, büyük düşünür ve devlet adamlarının sözleriyle donanmış, son derece değerli bir konuşmadır.
Menderes’in basına baskısını eleştiriyordu.
Bölükbaşı, Amerika’nın kurucu atalarından Jefferson’ın sözlerini Meclis kürsüsünden okumaktadır. Jefferson’ın uzun sözlerinin özeti şöyle: