TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarmasını ‘casus belli’ (savaş nedeni) kabul eden kararın kaldırılmasıyla ilgili açıklaması, devletin zirvesinde bir uyum ve koordinasyon sorunu bulunduğunu gösteriyor.Arınç’ın, bu açıklamadan önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le ön mutabakat arama yoluna gitmediği de anlaşılıyor. Aynı üçlü arasında 1 Mart tezkeresi konusunda da uyum yaşanmamıştı. Oysa zirvede, uyum ve mutabakatın en fazla AKP’nin bu üç güçlü ismi; Arınç, Erdoğan ve Gül arasında olmasını beklenmek en doğalı. AKP’nin bu üç ismi arasındaki tablo böyleyken, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile AKP kadroları arasında iyi bir uyum beklemek olası mı? ÖN MUTABAKAT YOKSA KRİZ VAR İktidar olduğundan beri AKP ile Sezer arasında güçlü bir uyum görülmedi. Her iki tarafın da başından itibaren birbirine mesafeli davrandığı açık. En büyük sorunlar da bakan ve bürokrat atamalarında yaşanıyor. Sezer’in sorunu aşma formülü, ‘ön mutabakat aranması’ oluyor. Ama ön mutabakat sağlanmadığı için bugün, Sezer, Erdoğan’a defalarca sitem ettiği halde önemli yüzlerce makamda ‘vekil bürokratlar’ oturuyor. Şimdi anlaşılıyor ki, Atilla Koç’un Kültür ve Turizm Bakanı olmasıyla sonuçlanan kabine revizyonu da böyle bir krizin izlerini taşıyor. Köşk’te 21 Şubat günü yaşanan bu krizin nasıl aşıldığını daha önce de yazmıştık; ama diğer ayrıntılara baktığımızda zirvede ciddi sıkıntılar yaşandığı ortaya çıkıyor. O görüşmede, Sezer önceden bildiği için, Erdoğan daha geliş nedenini açıklamadan kabine değişikliği konusunu açıyor. Sezer, Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın bir başka bakanlığa kaydırılmasına karşı olduğunu söyleyince Erdoğan, şaşkınlık geçiriyor, ‘Ben de kendisinin Milli Eğitim Bakanlığı’na atanması için size kararname getirdim’ diyor. Sezer, ‘Bunu kabul etmediğimi Sayın Gül’e daha önce söylemiştim. Sayın Gül, benim bu görüşümü size aktarmadı mı?’ diye soruyor. Erdoğan, ‘Hayır’ demekle birlikte aksine bir izlenim aldığını da ima ediyor ve şaşkınlık sırası Sezer’e geçiyor. Sezer, ‘Siz Abdullah Bey’le konuşursunuz; ama görüşüm değişmedi. Ayrıca bu konularda ‘lütfen ön mutabakat sağlayalım’ demiştim. Oysa bu kararnamede ön mutabakat aramadınız’ diyerek kararnameyi imzalamayacağını belirtiyor.SEZER’DEN BAKAN ÖNERİSİErdoğan, kararını değiştirecek bazı şeyler söylese de Sezer ikna olmuyor; hatta bir karşı çıkışla, ‘Madem Milli Eğitim Bakanı’nı değiştireceksiniz, partinizdeki ... Bey’i neden düşünmüyorsunuz?’ önerisi getiriyor. Erdoğan, Sezer’in önerisini, ‘O arkadaşımız daha önceki görevinde başarılı olamamıştı’ diyerek benimsemiyor.Bir süre dışarıda çalışmak için Sezer’den izin isteyen Erdoğan, çıkar çıkmaz Gül’ü Köşk’e çağırarak değerlendirmede bulunuyor. Başbakan’ın, Sezer’in söylediklerini Gül’e aktarmamış olması düşünülemez. O zaman, ortada bir koordinasyon sorunu bulunduğunu söylemek gerek. Hangi olasılık düşünülürse düşünülsün, devletin tepesinde bir uyum ve koordinasyon sorunu yaşandığına; bunun giderilmesinde en büyük sorumluluğun da lider olarak Erdoğan’a düştüğüne şüphe yok. Bunun için de Turgut Özal’ın, askeri bir darbe ardından Köşk’e çıkan Kenan Evren’i, Evren’in en yakın arkadaşının Genelkurmay Başkanı olmasının yolunu kesen kararnameyi imzalatma aşamasına nasıl getirdiğini incelemek yeterli.