BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, başta kendisi olmak üzere hükümetinin büyük emekler verdiği Türkiye’nin Avrupa Birliği projesinde en önemli virajlardan birinin daha alınmasından son derece memnun.
Son virajlara yaklaşırken, zaman zaman kendisinin de çabaları ile sıkıntılı süreçlere giren Türkiye-AB ilişkilerini, yine kendisinin özel çabaları ile rayına geri döndürmeyi başaran Erdoğan’ın bu halini en iyi bir kurmayının şu sözleri ifade ediyor:
‘Bir geziye yaslı gitsek bile, şen dönmediğimiz oldu mu? Brüksel’e giderken durum sanki buydu, ama dönüşteki havayı hep birlikte gördük.’
Anlaşılıyor ki Erdoğan, zina tartışmaları ardından çıktığı Brüksel gezisine tahminlerden de öte bir sıkıntılı atmosferde çıkmış.
DEMOKRASİ JESTİ
Aynı Erdoğan, Strasbourg seferine ise bazı olumsuz haberlere rağmen neşeli başlıyordu ve neşesinde Brüksel’den dönüşün etkileri yok değildi.
Strasbourg’daki Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi AB’ye giden yolun açıldığı, ülkelerin demokrasi ve insan hakları sınavından geçirildiği bir yer.
AB’nin teknik işlerinin görüldüğü merkez Brüksel’dir, siyasi merkez ise Strasbourg.
Teknik yeterliliğinden çok, insan hakları ve demokrasi alanında gösterdiği büyük ilerleme nedeniyle AB’nin kapılarını zorlayan Türkiye adına, teknik merkezin raporuna karşılık vermek için Strasbourg’dan daha iyi bir merkez de olamazdı.
Üstelik Erdoğan, Brüksel’e, son anda Türkiye’ye karşı çıkışlar yapan Fransa topraklarından yanıt verme şansı da yakalıyordu.
Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Abdullah Gül’den sonra AKPM’ye seslenen dördüncü Başbakan olan Erdoğan, bu seslenişini AKPM’nin Türkiye’yi izlemeden çıkardığı tarihin ardındaki ilk oturumda yapıyordu.
AKPM, Gül’e, yıllarca üyesi olarak hizmet verdiği için jest yaptı, denebilir.
Ancak aynı AKPM, Erdoğan’a dün kapılarını ülkesini demokrasi ve insan hakları konusunda ileri götürdüğü gerekçesiyle açıyordu.
Bu konumu da Erdoğan’ın Strasbourg’dan Brüksel’e seslenişine güç katıyordu.
KEBAPLA ENTEGRASYON
Strasbourg, yoğun Türk nüfusu nedeniyle de önemli bir merkezdi.
Bu fırsatı da iyi değerlendiren Erdoğan, Strasbourg’a ayak basar basmaz burada yaşayan Türklerin önüne çıkarak onlara, ‘Buraya entegre olun’ diye seslendi.
Avrupa’nın çekindiği bu Türklere entegrasyon için ilginç taktikler de veren Erdoğan, onlardan Fransız komşuları ile sık sık görüşmelerini istedi.
Ardından da ‘Eğer Güneydoğulu iseniz beraberinizde kebap, Karadenizli iseniz karalahana yemeği götürmeyi ihmal etmeyin’ tavsiyesinde bulundu.
Diğer yörelerden gelenlere de gözlemeyi tavsiye eden Erdoğan, sonra döndü Fransızlara, ‘Bizi anlamakta zorlanmayın’ çağrısı yaptı.
Fransızların bizi anlamakta zorlanmaması için kebap, karalahana ve gözlemenin ne kadar katkısı olacağını ileride göreceğiz; ama Erdoğan’ın üstüne düşeni yaptığını ise rahatlıkla söylemek mümkün.