ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde yürütülen yolsuzluk operasyonunu birçok yazımıza konu ettik.
Bu operasyonu AKP’de, bazı grupların birbiriyle ilgili ‘komplo teorileri’ çerçevesinde görenler çıkıyor; ancak bu bakış, sorunun yolsuzluk boyutunun gözardı edilmesi gibi bir riski de doğurabilir.
Oysa siyasette güven, en çok, yolsuzluk yapanla siyasetçinin ilişkisinin zamanında ortaya çıkarılıp koparılamaması üzerine erezyona uğramıştır.
Enerji operasyonu bugün AKP için de aynı tehlikeyi barındırıyor.
ENERJİ BAKANLIĞI KONTROL DIŞI
Henüz dava başlamadığından tüm kanıtlar ortaya serilmedi; ama eldeki zabıtlar dahi Enerji Bakanlığı’nda kurulan yoz sistemin ne kadar yaygın olduğunu anlatabiliyor.
Bu tutanaklara göre, Bakan Hilmi Güler’in yakınındaki çalışma arkadaşlarının bir bölümü ağır manevi baskı görürken, bir bölümü etik dışı zincirin parçası olmuşlar.
Bakan iyi niyeti bu ilişkiyi koparabilecek mi belirsiz; ama ilişkiler işinin hiç de kolay olmadığını gösteriyor.
Alınan pahalı saatlerin, arabaların, eşlere hediye edilen mücevherlerin, lüks mağazalarda tepeden tırnağa giydirilen veya lüks otellerde günlerce ağırlanan bürokratların sayısına ulaşmak çok zor; ama Ankara’daki belli mağazalar üzerinde yapılacak bir çalışma bile önemli ipuçları verecektir.
Bütün bu harcamaların en büyük kaynağı tutuklu müteahhit İbrahim Selçuk görünüyor.
Selçuk’un kazancı sorulacak olursa vergilerine bir göz atmak yeterli.
Ezgi İnşaat ve Ticaret Ltd. 1999’da 1.6, 2000’de 4.4, 2001’de 7.2, 2002’de 93.2, 2003’te de 34.9 milyar lira vergi ödemişse, vergiye esas olan kazançla bunca hediyenin, lüks evin, lüks ofislerin ve en pahalı otomobillerin giderini karşılamak mucize olsa gerek.
Tutanaklar ihalelere nasıl etki edildiğini bir ölçüde anlattığından bir fikir edinilebilir; ama Selçuk’un o kadar büyük bir siyasi ve bürokratik gücü var ki, kimse kendisine kaynak sorma cesareti gösteremiyor.
Selçuk’un, onlarca ağır hakaret ve küfür içeren -ki Bakan da nasibini alıyor- bir telefon görüşmesinde olduğu gibi, Güler’in bir danışmanı üzerinde kurduğu ağır baskı, cesareti olanı da sindiriyor.
OKEY OYNADIK
Herkesi ilgilendirmesi gereken de Selçuk’un bu gücü nereden aldığı olmalıdır; yanıtı da komplo teorilerinde değil, siyasette.
‘Ne kadar çok siyasi ile ilişkin olursa bürokrasi o kadar senindir’ felsefesine sahip Selçuk’a ne yazık ki AKP’li siyasiler, dolayısıyla bürokratlar da desteklerini esirgemedi.
Sorgulanması gereken ilişki yumağı da burası; çünkü, bakanlar, parti yöneticileri, milletvekilleri, bürosunu ziyaret edip yüzlerce telefon görüşmesi yaptıkça Selçuk, çevresini daha da genişletti, daha da cesaretlendi.
Biz okey partilerini bir simge olarak yazmıştık, ama bunlar bile Selçuk için itibar unsuru olarak görüldü.
Bazıları yazdık diye üzülse de gerçekler örtülemiyor; AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli gibi, ‘İbrahim Selçuk, Cemal Kaya ve arkadaşım ..... (Adı geçen AKP’li yönetici, ‘Yanlış hatırlıyor, ben orada yoktum, okey de bilmem’ dediği için adını yazmadık) ile birlikte okey oynadık.Çekinecek bir şeyim yok.Arkadaşlar istedi diye o büroya gittim. Yoksa o kişiyi yakından tanımam, işim gücüm de olmadı’ diyenler çıkabiliyor.