MOSKOVA’da President Otel’in toplantı salonunu, sınırlı sayıdaki seçkin Türk işadamları ile biz basın mensupları dolduruyoruz.
Karşımızda ise iki devlet adamı; Rusya Federasyonu Başkanı Vlademir Putin ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan yan yana oturuyor.
İki lideri izlerken, akla ne kadar çok ortak yanları bulunduğu geliyor.
İkisi de hemen hemen aynı yıllarda büyük değişim yaşıyorlar.
1995 yılında Antalya’ya gelen Putin, gördükleri, yaşadıkları karşısında büyük şaşkınlık geçiriyor.
Bunu itiraf etmekten de çekinmiyor, ‘Beni Türkiye değiştirdi’ diyor.
Türkiye’nin, Erdoğan’ı da nasıl değiştirdiğini söylemeye gerek var mı?
İSTİKRAR SEMBOLLERİ
Biri KGB’li diğeri Milli Görüşçü geçmişi nedeniyle, ‘Gizli ajandaları mı var’ sorusu ile karşılaşıyorlar.
Bu geçmişe ve soruya rağmen iki liderin ortak en önemli özelliği, kendilerinden önce ciddi çalkantılar yaşamış ülkelerinde, yönetime geldikten sonra büyük bir istikrar dönemi yaşanmaya başlamış olmasıdır.
Ciddi görüntülerinin altında samimi kişilikleriyle ortaya çıkan iki isim, medeni cesaretleri ve esprileri ile de dikkat çekiyor.
Türk gazeteciler soru yöneltme amacıyla hareketlenince Erdoğan, durumu hemen fark edip bir emrivaki olmasın diye ‘bekleyin’ işareti yapıyor.
Yakaladığı ilk fırsatta, Putin’e doğru eğilip bir şeyler söylüyor.
Arada tercüman yok; demek ki hata yapıp yapmamayı düşünmeden, İngilizce, Türk gazetecilerin soru sormak istediğini fısıldayıp onay alıyor.
Erdoğan’dan işaret gelince ilk soruyu CNN Türk’ten Hande Fırat soruyor; ancak elinde mikrofon olmadığı için soru simultane çevirmence duyulmuyor.
Soru Rusça’ya çevrilemeyince mimikleri bile olmayan Putin; ‘Biliyorum Türkçe çok güzel bir dil; ama ben hálá konuşamıyorum. Mikrofon alın’ müdahalesi ile herkesi güldürüyor.
Her iki lider ülkelerinin birbirleri için öneminin farkında, bu nedenle de jest yapmaktan çekinmedikleri bir buluşma gerçekleştiriyorlar.
Ancak, jestlerin büyük çoğunluğu Putin’den geliyor.
Kremlin’de ağırladığı konuğuna büyük dostluk gösteren Putin, Kıbrıs ve Ermenistan konularında Erdoğan’ın yüzünü güldüren açıklamalar yapıyor.
Sonuçta Putin’le buluşma Erdoğan’ın başarılı performansıyla tamamlanıyor.
OKYANUSU GEÇ DEREDE TAKIL
Erdoğan’ın hediye konusundaki performansı ise maalesef parlak görülemedi.
Hediyenin hiç alınmaması gerekirken, Moskova Belediye Başkan Yardımcısı’na verilen broş da kabul ediliyor; bir başka dükkanda da pahalı bir ipek halının hediye edilmesinin yolu açılıyordu.
Hediyeler tören havasında alınıyor, fotoğraf çekilmesine izin veriliyor.
Dükkan görevlileri gazetecilere hemen bilgi aktarırken, firma sahipleri medyaya fotoğraf servisi yapıyor, Erdoğan’ın bunlardan haberi olmuyor.
Ya da çevresinde, oluşan hataları Erdoğan’a söyleyecek kimse çıkmıyor.
O zaman da iyi ki medya konuyu gündeme getiriyor, demek gerek.
Çünkü gerçeği söylemeyen yalakalardan en çok yakınan Erdoğan’ın kendisi.
Yakınma da yetmez; ‘Ak’lık iddiasındaki bir partinin lideri olarak sadece ailenin değil, çevresinin de ne yapıp ettiğine bakmak zorunda.