Paylaş
Arkamda, “Bu gençler şimdi ne yapmalı?” diyen bir kadın sesi duydum. Soruyu bir erkek sesi şöyle yanıtladı:
“Şu ana dek sesini çıkarmamış bir büyük topluluktan, gençlerden söz ediyoruz. Bugün kendilerini göstermeyi başardılar, şimdi karşı kıyıya geçmeleri gerek. Eğer sandallara binerlerse hepsi kaybeder. Buldukları en büyük gemiye binmeleri şart. Amaçlarını gerçekleştirmelerinin en uygun yolu bu.”
HİTAP EDEN PARTİ YOKMUŞ
Konuşmalarını sürdürerek beni geçtiklerinde adamın 40’lı yaşları, kadının ise genç kuşağı temsil ettiğini gördüm.
Adam, gençlerin olası siyasal davranışı için böyle ilginç bir benzetme yaptı.
Malum hâlâ da bu yönde süren tartışmalar var.
Yineleyelim; Gezi Parkı gösterileri, apolitik sanılan gençlerin, ülkelerinde ve dünyadaki her gelişmeyi yakından izlediklerini hepimize kanıtladı.
Anladık ki, aralarında da sosyal medya üzerinden sıkı bir iletişim kurmuşlar.
Yani apolitik değillermiş; sadece kendilerine hitap eden partiler yokmuş.
Bu yokluk, onları sokağa çıkardı; muhalefeti ve iktidarı ile tüm partilere, “Bizi anlamıyorsunuz, yokmuşuz gibi davranıyorsunuz” mesajı verdirdi.
Partilerin bu mesajlar karşısında aldığı pozisyonlar hâlâ netleşmedi.
Oysa bilmeliler ki mevcut halleriyle bu gençlere bir şey ifade etmiyorlar.
Gençler, partilerle aralarında özgürlük-demokrasi-özel yaşam alanı gibi konularda derin farklılıklar olduğuna inanıyorlar.
Başbakan Erdoğan, “Benim polisim ve o gençler” söyleminde ısrar ettikçe AKP ile bu gençler arasında uçurum derinleşerek sürecektir.
MHP gençleri anlamakla birlikte mesafeli bir duruş sergiliyor.
Bu durumda gözler, çoğunluk olmasa da göstericilerin kayda değer bir bölümü kendi tabanından gelen CHP’ye yöneliyor.
ANLAMADIKLARI TABLO
CHP milletvekilleri her noktada göstericilerin yanında oldular, o kitlelerle ilgili geniş gözlemler yaptılar, iletişim kurdular.
Kemal Kılıçdaroğlu da aynı süreçte hem gençlerle hem de başka gruplarla buluştu, CHP’ye yönelik bakış ve eleştirilerini dinledi.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin çıkaracağı dersler olduğunu defalarca söyledi. Bunun nasıl olacağına dair henüz somut bir adım görülmedi; ancak anladığım CHP, en büyük dersi şu değerlendirmeden çıkaracak:
“60 yıldır iktidar olamayan bir CHP, nasıl oluyor da devletçi refleksleri koruyor. Devlet kadrolarında sıfır noktasına inmiş bir CHP’nin devlet mekanizmasının ana savunucusu gibi davranması açık ifade ile ‘komik’ kalıyor.”
CHP’de, dünyayla çok entegre bir gençliğin geldiğini ve onların, kılık-kıyafet, inanç-ibadet, temel hak ve özgürlük konularında her türlü ayrıma karşı durduğunu görenler çok.
Yoruma ihtiyaç olmayan, şu tespit de bir CHP yöneticisinin:
“Yasaksız bir ülke istiyorlar. ‘Yurtdışında siyahı-beyazı, Fransız’ı-Yunan’ı, Hıristiyan’ı-Musevi’si ile aynı evi paylaşan bizler, ülkemizde Türk’ü-Kürt’ü, başı açığı-kapalısı, Sünni’si-Alevi’si neden ayrışır, anlamıyor ve kabul edemiyoruz’ diyorlar. Bu gerçeği her siyasetçi görmek durumunda, en başta da biz.”
Paylaş