Paylaş
Dün de Başbakan Erdoğan, 3. köprünün temeli atılırken çevreciler için, “Çok konuşacaklar, çok bağırıp çağıracaklar. Ama kervan yolda gerek” diye imalı bir benzetme yaptı.
‘Katil’den, ‘cibiliyetsiz’e, ‘hain’den ‘soysuz’a kadar 7’den 77’ye herkesin siyasetin dilinden duyduğu kötü sözcükleri artık sıralamaya gerek kalmadı.
“Çocukları alkolden önce bu hakaretlerden uzak tutalım” desek yeterli.
Ne yazık ki liderlerin o çocukları düşünecek hali kalmadı.
ALLAH KORUSUN DEMELİ
Çünkü, TBMM tarihinde ilk kez bir milletvekili, milletin önünde bir başka milletvekiline ana avrat ağır küfürler etti.
AKP de, o günün havasıyla milletvekilini Disiplin Kurulu’na verince hepimiz umutlandık, ama sonuç hayal kırıklığı oldu.
TBMM kınama cezası vermiş, yeni cezaya gerek yokmuş, çünkü çifte cezalandırma olurmuş!
Yani, AKP’nin ünlü hukukçuları TBMM’nin o kınama kararını ilk gün görememiş, Disiplin Kurulu fark edince büyük bir adaletsizlik önlenmiş!
Kimse yemez; o kınama Genel Kurul çalışmaları, düzeniyle ilgili. O küfürleri cezasız bırakmak ise siyasette küfre geçit vermektir.
O nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Başbakan o sözleri Hanımefendi’ye okuyabilir mi” çıkışını haksız görmemeli.
Ancak buna da gerek yok; Bakan Fatma Şahin’e hakaret içeren sözler eden CHP’li Kamer Genç’i topluca eleştiren AKP’li kadın vekillere sorulsaydı yeter. Eminim kulaklarında çınlayan o küfürler için samimi duygularını söylerlerdi.
Biline ki bu kararla Meclis’te de artık ‘dilin kemiği’ kalmamıştır.
Allah milletvekillerini ve siyaseti korusun, diyelim.
KILIÇDAROĞLU DA UYUM SAĞLAYINCA
Siyasetin üslubuyla ilgili tüm yazılarımda, sorumluluğu birinci derecede Başbakan Erdoğan’da aradım; çünkü ülkeyi yönetenlerin dilinin gerginlikten uzak olması siyasi bir gerçek.
Erdoğan sınırsız sertlikte devam etti; maalesef Kemal Kılıçdaroğlu da siyasetin bu dilini yerle bir etme şansını kullanmadı.
Başbakan’ı giderek dozu artan sertlikte eleştirmeyi yeğledi.
Görünen, bu üsluptan geri adım da atmayacak, “Misli ile mukabele edersem dengeyi kurarım” mantığını önde tutacak. Buna inanlardan değilim; çünkü Kılıçdaroğlu’nu lider konumuna çeken ana etken, halkın onun nazik/sakin söylemine verdiği primdir.
Sosyolog kimliği ile şimdiki yardımcısı Sencer Ayata da daha ilk gün kendisine, Başbakan’ın karşısına o sakin üslubuyla çıkmasını önermişti.
Yazık ki derelerin altından çok sular geçti, Kılıçdaroğlu tam zıt noktaya geldi.
Bakalım sonuçta millet ne diyecek, Kılıçdaroğlu’na hak verecek mi?
Kılıçdaroğlu cephesi böyle; ama sorunun çözümü yine Başbakan’da.
O noktada da Erdoğan’ın alkol düzenlemesini tartışma biçimine bakınca, Gezi Park direnişçilerine meydan okumasını görünce hiç de umutlanmıyoruz.
Her alkol alanı alkolik gören bakış, “Anayasa’nın 58. maddesinin emrini yerine getiriyoruz” demekten dini gerekçelere dönüş, başka nasıl yorumlanır?
Durum hiç iyi değil; bu iş, akil insanların dahi çözemeyeceği bir yere gidiyor.
Paylaş