Paylaş
KENDİNİ, inancını, düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı, ta Antik Yunan’dan beri insanlığın en önemli ortak değerlerinden biridir.
Türkiye ise her geçen gün, bu ortak değerden daha çok uzaklaştığı yönünde kuşku ve kaygılar barındıran bir ülkeye dönüşmekte.
AB hedefi ve yasakları kaldırma sözüyle iktidar olan AKP, 13 yılın sonunda bu alanlarda oldukça geri uygulamalara imza atmakta.
Adı veya titri dahi geçmeyen yazı ve sözler nedeniyle savcılara ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ gerekçesiyle soruşturmalar başlatılmakta, davalar açılmakta; siyasetçiler sözleri nedeniyle mahkemelerin yolunu tutmakta.
AGİT RAPORUNA DİKKAT
Anayasa’nın geçerliliğini yitirdiği yönünde uygulama ve söylemlere her gün tanıklık edilen Türkiye’de, bazı iktidar sözcülerinin de dikkat çekip durduğu gibi ‘hukuk güvenliği/hukuk devleti’ büyük zarar gördü.
Tüm bu gerilemeler uluslararası toplumun gözünden de kaçmıyor.
Beş ay arayla yine seçime gidiliyor ve dünya bizi yine çok dikkatle izleyecek.
Bu nedenle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) Uluslararası Seçim Gözlem Misyonu’nun yayınladığı 7 Haziran raporunu ilgili kurumların mutlaka çok dikkate alması gerekir; çünkü birçok hukuksuz, adaletsiz, eşitsiz uygulamaya dikkat çekilmekte.
Türkiye’nin, demokratik dünyadan ayrışmaması için bu rapordaki ihlallerin 1 Kasım’da da yaşanmamasının önemine atıf yapmaya gerek dahi yok.
Bilelim ki aynı ihlallerin tekrarlanması meşruiyet tartışması yaratabilir.
Hele de G-20 Zirvesi’nin gerçekleşeceği günlerde yapılacağı için bu seçime dünyanın ilgisi ister istemez yüksek de olacakken.
Raporda, 7 Haziran’da, demokratik bir seçimin gerçekleşmesi yönünde kapsamlı sadakatin sergilendiğine işaret edilmekle birlikte, Avrupa Konseyi Venedik Kriterleri’ne aykırı çok sayıdaki uygulamaya örnekleriyle yer verildi.
TARAFSIZ OLMASI GEREKEN
Rapordaki en önemli vurgulardan biri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlara inmesi üzerine ve ihlal şu şekilde özetlenmiş:
“Anayasa kapsamında bir partiye bağlı olmaması ve görevlerini tarafsız olarak yerine getirmesi mükellefiyeti getirilmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında etkin bir rol oynamıştır. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak, yerel yetkililer ile yan yana, olağanüstü sayıda kamu etkinliğine katılmış; ancak bu etkinlikler iktidar partisinin yararına ve muhalefetteki kişilerin aleyhine seçim propagandası fırsatı olarak kullanılmıştır. Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası faaliyetleri ve devlet televizyonunda geniş çaplı yer alma da dahil olmak üzere, kamu kaynaklarının kötüye kullanımının durdurulması için gerekli olan eylemlerin yapılması çağrısında bulunan çok sayıda şikâyet yapılmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından propaganda yapılması, yasal seçim kampanyası kurallarını ihlal etmiştir.”
Bunun AGİT Kopenhag Belgesi ile Venedik Komisyonu’nun seçimlerle ilgili maddelerine aykırılığına da vurgu yapılan raporda diğer ihlallerden birkaçı da şöyle sıralanabilir:
Partilerin mitinglerinin Cumhurbaşkanı’nın konuşması için iptal edilmesi. İktidarı eleştiren medyanın bu süreçte baskı ve gözdağına maruz kalması.
Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle parti binalarının basılması, afişlerinin kaldırılması, davalar açılması.
Başta TRT, medyada Cumhurbaşkanı ve iktidarın açık ara fazla yer bulması. YSK’dan RTÜK’e, kurumların iktidar lehine, muhalefet aleyhine kararlar alması.
Paylaş