Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Salı atışmaları mesajı almıyor

ÖNCEKİ günkü ‘salı atışmaları’ da siyasetin Gezi Parkı mesajlarını almadığı yönünde epey işaretler bıraktı.

Haberin Devamı

Özellikle tatilden dönmüş olan Başbakan Erdoğan’ın sözleri ve konuşmanın içeriği doğaldır ki merak konusuydu.
Bardağın dolu tarafına baktığımızda Erdoğan, önceki yazımda üzerinde durduğum ‘hizmeti ihsan görme’ konusunda, “Milletin hizmetkârıyız”, “Efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik” diye güçlü vurgular yaptı.
Kibirliliğin millet karşısında hep kaybettiğini; millet gerilimi değil, huzuru istediği için gerilimi teşvik etmenin ülkeye ihanet olduğunu anlattı.
Herkesin sabırlı olması gerektiğini, AKP’yi kurdukları andan beri herkesi ‘canımız’ diye gördüklerini, parti programına laikliği açıkça yazdıklarını, bedenlerini koydukları barış sürecini hiçbir sabotajın önleyemeyeceğini söyledi.

GÜNÜ GELMEYEN KANITLAR

Bardağın boş tarafına gelince, yine epey laf vardı.
Aynen Gezi Parkı’nda olduğu gibi kalekolların yapımını kimseye sormayacaklarını; Lice gösterilerinin arkasında esrar baronlarının olduğunu, o baronların siyasetle bağlantısının kanıtlarını, ‘günü gelince’ açıklayacaklarını belirtti. Gezi Parkı gösterileri süresince de bazı iddialar için ‘günü gelince’ dendiği için akla ‘Yeni bir üslup mu’ sorusu gelmedi değil.
Ancak, Erdoğan’ın hatayı kendilerinde gördüğü bir nokta üzerinde durmalı.
Erdoğan o hatayı, “Gençliğe gelenekleri öğretemedik” diye özetledi.
Uzatmaya gerek yok, eğer o sözde amaç ‘dindar gençlik’ ise daha önce de yazdım; İran gibi bir ülkede dahi hem de 35 yılda, bu ‘tek tipi’ yaratamadıysa, demokratik ve dünyaya açık bir Türkiye’de bu hiç başarılamaz. AKP’nin yine bir Alevi açılımından söz ettiği şu günlerde ve tam da Madımak katliamının yıldönümünde yaptığı o konuşmasında Erdoğan’ın, yaşamını yitirenleri tek kelime ile dahi anmamış olması ayrıca dikkate değer. Üstelik, hükümet çevrelerinden bazı isimlerin, konuşmayı hazırlayan danışmanlara, günün hassasiyetini anımsattıkları da biliniyor. Erdoğan, CHP’yi yine bildik sert dille eleştirmeyi sürdürdü; ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Bir işbirlikçi, celladına yaranmak, zencilikten beyazlığa geçebilmek için her türlü çirkinliği meşru, mubah gören bir genel başkan” diye tanımlaması üzerinde epey düşünmeli.

KARİZMAYI GENÇLER ÇİZDİYSE

Kılıçdaroğlu da Başbakan’ı aynı sertlikle yanıtladı.
Teke Tek programında Kadıköy vapurundan inen kadınların kıyafetini gündeme getirmiş olan Erdoğan’a, ‘dikizci’ benzetmesi yaptı. Kılıçdaroğlu, iki hafta önce Gezi Parkı gösterilerinden dersler çıkardıklarını söylemişti; ama o derslerin ne olduğunu bu salı da anlamadık.
“O gençlere sorun, en güvenmedikleri kurum siyaset” derken bundan kendilerini soyutlamış olamaz.
“O gençler Başbakan’ın karizmasını çizdi, ülkedeki tüm korku eşiklerini yıktı” sözleri de Kılıçdaroğlu’nun.
Bu sözleri doğru kabul etmeli; ama acaba o karizmayı, o gençler mi, muhalefet partileri/liderleri mi çizmeliydi, sorusunu sormadan da geçemeyiz.
Muhalefet bunu yapamadığı için görevi üstlenmiş olan gençlerin, muhalefete de çok net mesaj verdiğine inanlardanım da...

Yazarın Tüm Yazıları