GEÇENLERDE hükümetin Irak politikası konusunda sohbet ettiğimiz bir bakan, tezkerenin kabul edilmemesi başta olmak üzere pek çok gelişmede ‘oydaşma’ faktörünün çok önemli rol oynadığını söyledi ve ardından şu espriyi yaptı:
‘‘Oydaşma da kitap fırlatma krizi gibiydi...’’
Sonradan anlaşıldı ki, bakan, ‘oydaşma’ sözcüğünü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Irak krizindeki tavrının simgesi olarak kullanıyordu.
Sezer, Irak'la ilgili açıklamalarında sürekli olarak ‘uluslararası oydaşma’ vurgusunu yapmaktaydı.
CHP, Meclis resepsiyonuna katılmama kararını açıkladığında da bazı AKP yöneticileri, daha ilk tepkilerinde bunun gerisinde yine ‘oydaşma’ faktörünün yattığını belirttiler.
Yani, dolaylı bir şekilde Çankaya Köşkü'nü adres gösterdiler. Sezer'in ve ardından askerlerin de aynı yönde davranacağını tahmin ettiler.
İşte bu noktadan itibaren Bülent Arınç üzerinde AKP'den kaynaklanan bir baskı oluşmaya başladı. Arınç açıklama yapma durumunda kaldı, ama bu görüntünün yerleşmesi engellenemedi.
SEZER UYARDI
Karşı taraftan bakıldığında ise Sezer'in AKP yönetimini defalarca uyardığı biliniyor.
Arınç'ın seçildiğinin ertesi günü, eşi Münevver Hanım'ı, Sezer'i uğurlamak için havaalanına götürmesi üzerine çıkan tartışmayı hatırlayalım.
Bu tartışmada, dönemin Başbakanı Abdullah Gül, Bayan Arınç'la tokalaştığı sırada Cumhurbaşkanı'nın yüzünde oluşan tebessümü ‘‘türbana hoşgörü’’ gibi yorumlamıştı.
Oysa, Sezer'in daha sonra Almanya gezisine çıkarken, Münevver Arınç'ı devlet protokolüne sokmamak için eşini yanında götürmemesi Gül'ün bu tebessümü yanlış okuduğunu gösterdi.
Daha da ileri gidip, Sezer'in cumhurbaşkanlığında vekaletin Arınç'a geçmesini önlemek için yurtdışı gezilere bile çıkmadığını söyleyen gözlemciler de var.
Bürokrasi atamalarındaki katı tutumuyla da Sezer AKP'ye kuvvetli bir mesaj veriyor.
Onlarca kararnameyi geri göndermesi, bir o kadarını tutmasına rağmen bürokrasideki kadrolaşma eğiliminin sürmesi, Köşk'ün mesajının alınmak istenmediği şeklinde yorumlanıyor.
BAŞKALARININ DA TABANI VAR
AKP, bütün bunlara ragmen, Sezer'i ve dolayısıyla askeri açık hedef haline getirmek istemiyor; okları CHP'ye yöneltiyor.
AKP'liler, ‘‘CHP, türban sorununu çözme sözü verdiği halde, Sezer'in doğrultusunda hareket etmeyi tercih ederek, bizi şaşırtıyor’’ diye konuşuyorlar.
Arınç'ın eşini getirmeyeceğini açıklamasından sonra bile, CHP'nin protestoda ısrarından vazgeçmemesi AKP'yi oldukça tedirgin etti.
AKP liderliği, yine de Arınç merkezli bir krizle karşı karşıya gelmekten çok rahatsız.
Önemli bir AKP'linin dün söylediği şu sözler yeteri kadar açıktı:
‘‘Başbakan olduktan sonra bile Özal'ı karşılamayan il emniyet müdürleri vardı. Sıkıyönetim komutanına bağlı olduklarını söylüyorlardı. Özal, bunu bile sorun yapmadı. Sabredeceğiz, derdi. Sabretti ve kaybetmedi.’’
Oysa AKP yönetiminin, kendi tabanına ilişkin kaygılarla hareket ettiği de bir gerçek.
Ancak deneyimli siyasetçiler, bu noktada AKP'ye şu düşündürücü mesajı gönderiyorlar:
‘‘Bir iktidar partisi, başka birilerinin de kendi tabanlarından gelen baskılara uzun süre dayanamayacağınıgörmesi gerekir.’’