Paylaş
Havaalanının yüklenicisi arkadaşım Gürhan Özdemir davet edince, Başbakan Erdoğan’ın, ‘Herkes haddini bilsin’ diye ramazan günü komşuyu komşuya küstürecek ‘Komşunu ihbar et’ devrini başlatmasına ben de tanık oldum.
O sözleri, büyük bir soğukkanlılık içinde söylemesini şaşkınlıkla izledim.
Oysa Erdoğan, konuşmasına, “Siyaset, kavga, münakaşa, çatışma, karalama, engelleme sanatı değil” diye güzel başlangıç yaptı.
Artık alıştık Erdoğan’ın aynı konuşmada böyle zıt noktalara gitmesine.
Ancak bir başbakanın ertesi günü aynı sözleri, “Yıllarca yargıda biz mücadele ettik, şimdi de onlar etsin” diye vatandaşın arasında ‘biz’ ve ‘onlar’ ayrımına taşımasına asla alışmamak gerek.
Çünkü, bu sözlerin sahibi, sık sık “76 milyonun başbakanıyım” diyor.
YARGIYA GİTMENİN ŞARTI
O konuşmada üzerinde hiç durulmayan şöyle bir çelişki de vardı.
Vatandaşa, “Komşunu yargıya şikâyet et” diyen aynı Erdoğan, biraz sonra CHP’nin üçüncü havaalanı için yargıya gitmesini ise eleştirdi durdu.
Bu bakış, ‘Benim istediğim yönde sonuç doğuracaksa yargıya gitmek hak, yoksa hak değil’ dışında bir anlam taşımaz.
Kastamonu’da Erdoğan’ın çözüm süreci ile ilgili sözlerine de odaklandım.
Bolca ‘birlik-beraberlikten’ söz edip “Birbirimizi sevelim, biz birbirimizle uğraşırsak o zaman bize düşman olanlara hizmet ederiz” diye doğru bir vurgulamada bulundu.
Tamam da, bu sözlerin sahibi bir başbakanın günlerdir, sükûnet ve huzurun egemen olması gereken iftar sofraları da dahil, her konuşmasında vatandaşları arasında ayrım gözetir tarzda konuşması anlaşılır değil.
Mısır’da, ‘iki taraftan da ölenlere’ rahmet dileyen Başbakan’ın kendi ülkesinde aynı tutumdan uzak durmasını kim ki siyaset ustalığı sayar, o kişi ancak mizah ustası olur.
‘Fırat kenarında kaybolan kuzudan’ sorumlu bir başbakanın, ülkesindeki ölümleri önemsiz göstermek için Mısır’daki katliamla kıyasa gitmesine de ayrı bir sorun diye bakmalı.
ONUN KADAR OLAMAMAK
Erdoğan’ın bu ötekileştiren konuşmalarını, ‘partisi tabanında safları sıkıştırma’ amaçlı görenlere de artık siyaset ustası denemez.
Çünkü o seçmenin bir bölümünün (özellikle ANAP-DYP kökenli) bu söylemle mutabık olmadığını gören AKP yöneticisi çok var.
Ancak anladığım, Başbakan, bu politikasını belirlerken tercihini bugüne dek birlikte siyaset yaptığı bu arkadaşları yönünde kullanmıyor.
Onları, “Hepiniz onun kadar olamadınız” imasıyla kıyasladığı yenisi de dahil, bazı danışmanlarını tercih ediyor.
Bu yazıya Kastamonu konuşmasından girdik, oradan da bitirelim.
Erdoğan’ın, “Çevremizde, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da birçok olaylar oluyor. Sonu iyi olacak” sözü kime, hangi danışmanına ait tahmin etmek zor değil.
Ancak, çevremizde olup bitenlerin geldiği noktayı böyle yorumlayan o uzmanların sınıfta kaldığını görmemek siyaset ustalığı olamaz.
Bu durumda, “Esed bir-iki haftaya gidecekti”, “Kuzey Suriye’de Özerk Kürdistan olmayacaktı”, “İki aya Şam’da namaz kılınacaktı” diye sormaya hiç gerek kalmıyor.
Nasılsa o danışmanlar bu sözleri ediyor, Başbakan da inanmayı sürdürüyor.
Paylaş