Paylaş
“Buraya nasıl inşaat izni veriyorsunuz? Yargı kararlarını uygulamamanızı temin eden husus nedir?”
Sonra devir değişti ve Faruk Çelik, 12 yıldır AKP iktidarının hep en önemli isimlerinden biri oldu. Yargı ile Cargill mücadelesi ise yıllarca sürdü.
Bursa’da yerel mahkeme ‘yürütmeyi durdurma’ kararlarını uygulatmayınca konu 2009’da Yargıtay Genel Kurulu’na gitti, Bursa mahkemesine, “Yargı kararlarını uygula” emri çıktı.
YARGI NORMALLEŞTİĞİNDE
Çelik’in üye olduğu hükümet hemen yerel mahkemenin imdadına yetişti, İdari Yargılama Usul Yasasının 28’inci maddesinin 4’üncü fıkrasını değiştirdi.
Artık yargı kararlarını uygulama mevkiinde olan kamu görevlileri bu görevlerini yapmazsa kişisel sorumluluktan kurtuluyordu.
Şunu bilmeli ki bu maddeye 12 Eylül zihniyeti dahi dokunamamıştı.
Hükümet bununla da yetinmedi, bu mart ayında bir yasal düzenleme daha yaptı; yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlisine verilen tazminat cezasını da devlete yükletti.
Böylece hükümet asıl kendisini kurtarıyordu, ama hem Anayasa Mahkemesi kararlarını hem de hukuka güveni yok eden düzenlemeye de imza atıyordu.
En son 5. Yargı Paketi’yle, TCK’nın 277. maddesini de yeniden düzenleyerek, soruşturma aşamasında ‘yargı görevini yapanları etkilemeyi’ suç olmaktan çıkarma cesareti gösterdi.
Çünkü, çok iyi biliyor olmalılar, yarın, hukuk normalleştiğinde tüm bu karar ve uygulamalar astronomik tazminat cezalarına konu olabilecektir.
O nedenle şimdiden önlem alınıyor; oysa böylece hukuku dolanmak yerine, özelleştirmelerde dürüst, şeffaf ve hukuka uygunluğun yolu açılsa güçlü bir hukuk devleti yaratılmış olur.
Ancak, ne yazık ki uygulamalar Türkiye’yi, bırakın hukuk devleti olmayı, kanun devleti olmaktan dahi giderek uzaklaştırıyor.
HUKUK BUGÜN SUSANA DA LAZIM
Türkiye’nin hukuk sorunu, sadece özelleştirmelerle sınırlı değil.
Yürütme erkini kullananlar, ‘Anayasa ve yasaya uygunluk’ yerine, ‘benim aklıma uygunluk’ ilkesiyle hareket ettiği sürece hukuk güvenliği olmayacak.
Bir ülkenin İçişleri bakanı, Başbakanlık müsteşarıyken, yargı kararırını uygulamaması için kamu görevlisine baskı yapabiliyor, kendisini milli iradenin yerine koyup, ‘seni sıkıntıya sokan bir durum olursa, yasaysa yasa çıkarırız’ diyebiliyorsa hepimiz kaygılanmalıyız.
Çünkü, iktidar sahipleri hukuk düzenini istediği gibi iğdiş etme hakkını kendisinde gördüğü sürece hiçbir yurttaş için hukuk güvenliği olamaz.
Hatta durum öyle bir hal alır ki, ülkeyi 10 yıldır yönetiyor olsa dahi bir Başbakan, “Cezaevlerinde masum insanlar yatıyor” diyebilir.
Ne de olsa, yaşananların hukuka da adalete de sığmadığını, sadece ‘düşman’ sınıfına sokulanların canını yakan bir yargılama yapıldığını en iyi bilen odur.
Yani hukuk bir gün herkese lazım olur.
Bugün hukuk yok edilirken susanlar da bundan muaf değil.
Paylaş