Paylaş
Bu süreci bir grup Türk gazeteci ile paylaşan devlet yetkilileri, buna rağmen ilk vurgularını Ürdün’ün mülteci sorununa yapıyorlar. Haksız da sayılmazlar.
Bağımsızlıklarını kazandıkları 1948’den bu yana bölgede ne yaşanmışsa Ürdün’e mülteci akını olarak yansımış. Hani 6 milyonluk nüfusun yarısı mülteci dense yeridir. Suriye’deki içsavaşta da aynı şey olmuş; resmi rakamlara göre 402 bin Suriyeli mülteci buraya akın etmiş, ama gerçek rakam bunun iki katı.
TÜRKİYE OLMAYINCA İSRAİL
PETROL zengini olmayan, yoksullukla mücadele eden 6 milyona birkaç ay içinde 800 bin nüfus eklenmesiyle neler yaşanır düşünün.
Üstelik mültecilere yaptıklarını alkışlamak için kamplara ne krallar, ne devlet başkanları ne başbakanlar gelip gözyaşı döküyormuş; ama para veren yokmuş ve bu garip Ürdün, Suriyeli mültecilere 600 milyon dolar harcamış.
Türkiye’nin harcaması kadar. Ancak herkes ağız birliği içinde, “Bizim ekonomimiz Türkiye ile bir değil” diyor.
Ürdün güvenlik açısından da Suriyeli mültecilerle yatıp kalkıyor. Suriye’de sivil savaşı bitirecek bir gelişmeyi öngören bir devlet yetkilisi de yok.
İhracat ve ithalatının tamamını Suriye üzerinden yapmak zorunda kalan Ürdün, gıda başta olmak üzere Türkiye’den yaptığı ithalatın maliyetinin artmasından da çok şikâyetçi, çünkü istemeden İsrail’e mahkûm duruma gelmiş.
Mülteci konusundan çıkınca sıra muhalefeti hiç tatmin etmeyen, yönetimin, “adım adım demokrasi” dediği reformlara geliyor.
Gerçekten de öyle bir demokratikleşme süreci ki, geçen ay yapılan seçimlerde ilk kez bağımsız seçim kurulunun görev yapmasını ala-yı vala ile anlatıyorlar.
Çoğumuza komik gelebilir ama 27 milletvekilliği için itirazlar sürse de, henüz başbakan ve kabinenin kimlerden oluşacağı belirsizlik içerse de, başkan yaptıkları seçimden ve işten gurur duyduklarını anlattı.
PARTİSİZ DEMOKRASİ
BELİRSİZLİK, seçime partilerin katılmasına izin verilmemiş olması, bloklarla bağımsız adayların yarışmasından kaynaklanıyor; yani partisiz demokrasiden!
Yine de başbakan olarak mevcut isim şanslı görülüyor ve merakla, 150 üyeli mecliste, hangi aşiret ve 15-20 üyeli hangi bloklardan destek alacağı bekleniyor.
Demokrasisi bu kadar kıt olan Ürdün’de dahi bazı yetkililerle konuşurken kulağa yabancı gelmeyen sözler işitmek de ilginç oluyor.
Örneğin tek bir siyasi mahkûm yokmuş; ama isim verilince onların polise taş attığı, banka yaktığı, silah kullandığı söyleniyor.
Biraz bizdeki tutuklu gazetecilere benziyorlar yani!
Bir ilginç diyalog da Suriyeli muhaliflere eğitim ve silah desteği verilip verilmediği konusunda yaşandı; çünkü yanıt şöyle oldu:
“Kesinlikle hayır. Çünkü bugün birinin eline verdiğin silahın yarın burada patlamayacağının garantisi var mı? Türkiye’nin bu tür yardımlar yaptığını duyuyoruz. O silahların yarın İzmir’de patlamayacağının garantisi ne?”
Paylaş