Paylaş
İktidar kulislerine indiğimizde, bu noktaya gelişin nedeni konusunda da çok yaşamsal bir tespitin yapıldığını görüyoruz.
Hiç uzatmadan, tamamen o kulislerde konuşulan, terörle mücadelenin hangi gelişme ardından ciddi darbe yediğine olan inancı vermeye çalışacağım.
Buna da, “Özellikle, Hakan Fidan sonrası MİT, ilk kez, yürütme üzerinde çok güçlü etkide bulunan, bilgi veren, yönlendiren bir kurum oldu. Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın güven ve desteğini kazanma nedeni de bu” bakışını baş köşeye yerleştirmeniz uyarısı ile yapmam gerekiyor.
Peki, MİT neyi yaparak bu güveni kazandı ve başlıkla ilgisi ne?
PKK’YA EN BÜYÜK OPERASYON ENGELLENDİ
Düşünün ki önceki dönemlerde sivil kanattan sadece emniyetten gelen istihbaratla yetinen yürütme, artık güvendiği bir MİT’e sahipti.
Çünkü o MİT, ABD, İran, İsrail, Suriye ve Irak istihbaratları ile öyle bir ilişki kurmuştu ki, PKK’ya bu sayede önemli darbeler indirdi; örneğin İran, Kandil’de başarılı sonuç veren bombalamalar yaptı.
Bu işbirliği nedeniyle içeride de sonuç alıcı operasyonlar gerçekleştirildi.
Aynı dönemde MİT, PKK içine tarihinin en büyük sızmasını sağladı.
Hiç bir araya gelmeyecek istihbarat örgütleri ile diğerini ürkütmeden, kılı kırk yaran bir işbirliği sağlayan MİT, bu başarının sonucunda, PKK’ya en büyük operasyonun organizasyonunu hayata geçirme aşamasına gelmişti.
Her şey çok iyi giderken araya bir güç girdi ve MİT, hem kaynakları deşifre edilen hem de yöneticileri yargı sorgusuna alınan örgüte dönüştürüldü.
Bu sadece KCK operasyonu ile de değil, Öcalan’ın avukatları ile ilgili yargı süreci de MİT’in bu oyununu bozmak için önemli vesile oluşturdu.
Şimdi bunu kim/kimlerin yaptığı araştırılıyor ve Başbakan Erdoğan konunun üzerinde doğrudan duruyor, çünkü bu ‘tezgâhın’, terörle mücadelede şimdiye dek yaşanan en büyük zafiyetlerden biri olduğu düşünülüyor.
Yani sessiz, ama alttan alta çok etkili bir çalışma, araştırma yapılıyor.
MİT’TEN RAHATSIZ OLAN İÇ ODAKLAR
Şimdi herkesin aklına ilk kalemde savcılar gelebilir, onlarla ilgili somut bulgu yok, ancak bilmeyerek sürece dahil olan çok çevrenin varlığı göz ardı edilmiyor, başta İran ve İsrail olmak üzere dış sorgulamalar da yapılıyor.
Cemaat kuşkusunu da sordum, şu an hiçbir kesim töhmet altında tutulmuyor.
MİT’in, özellikle yürütme üzerindeki gücünden, yani yeni konumundan rahatsız olan, bilmeyerek bu tezgâha malzeme taşıyan iç güç odakları da (Bunu ‘asker’ diye okumayın) şüphenin dışında değil, onlar da mercek altında.
Sanki bazı ipuçları yakında görülecek ve arkasında sanılandan daha büyük bir organizasyonun olduğu düşünülen ‘tezgâh’, ‘mutlaka’ aydınlatılacak.
Şimdi MİT yediği darbeyi onarmak üzere ama eskisi gibi olmayacağı kesin.
Aktarmalıyım ki, yürütme, PKK’nın Şemdinli baskınının başarısız kalmasında rolünü çok önemli bulduğu MİT’e güvenini bir kez daha tazeledi.
Bu arada Şemdinli operasyonu niye uzun (20 gün) sürdü, onu da açıklayalım.
Süreci tamamen sivil kadrolar yönetti, komutanların ifadesi ile vali, ‘Git’ dedi, asker gitti, vali, ‘Kal’ dedi asker kaldı.
Vali de süreci siyasi otoritenin, “Öncelik hava harekâtı. Yavaş da olsa, emin ilerleyin. Uzun sürse de kayıp en az olsun” talimatına göre yönetti, çünkü PKK, çok geniş bir alana mayınlar döşemiş, tuzaklar kurmuştu.
Yani uzun operasyon, siyasi bir karardı ve siyaset sonuçtan da memnun kaldı.
Son bir haber, Öcalan devlet ile görüşmek istiyor ama devlet, ‘Hayır’ diyor.
Bunun nedeni ve PKK ile ilgili bazı yeni yaklaşımlar da başka bir yazının konusu.
Paylaş