MİLLİ Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB) 1997’de yazdığımızda, o günün koşullarında, kaynağımızın ricası üzerine bir maddeyi, ‘Hassasiyet yaratan karar olması nedeniyle yazmadık’ diye geçtik.Bugün ise Avrupa Birliği yolunda çok önemli reformlar gerçekleştirmiş bir Türkiye için bu hassasiyet rahatsız edici olmaktan çıktı. O madde Türkiye’nin ‘mezhepler gerçeğini konu alıyordu’ ve MGSB’de ilk kez bu ölçüde geniş yer buluyordu. Sivas ve Gazi Mahallesi olayları ardından oluşan hassasiyetle yazılan maddede, laiklikle ilgili kaygının rolü de çok büyüktü. Madde; ‘mezhep ayrımcılığına müsaade edilmemesi’, ‘kimliğe hürmet’, ‘kimlik nedeniyle ayrışmaya yol açmama’, ‘kimlik nedeniyle hüküm vermeme’, ‘kimlik nedeniyle bir kavgaya yol açmama’ ibareleriyle kaleme alınmıştı. PKK ile mücadeleyi ülkede Türk-Kürt çatışması yaratılmadan yürüten devlet, belki de daha tehlikeli olabilecek bir konuda önlem alma gereği duymuştu. MADDE KORUNUR DA...O tarihten sonra, cemevleri gerçeğinin kabul görmeye başlaması ve devlet büyüklerinin Alevilere yönelik mesajlarının artması dikkate alındığında, maddenin Aleviliğe gönderme yaptığını, onların hareket alanını genişletmeye yönelik olduğunu söylemek rahatlıkla mümkün. Şimdi bu madde ile ilgili hassasiyet yine önem taşıyacak. Önem; dini motifi ağır basan, ancak içinde Alevileri barındırmayan AKP’nin iktidarda olması nedeniyle daha bir hassasiyet kazanıyor. Maddeye, yukarıda yazdığımız ibarelerle AKP’nin karşı çıkmasını beklemek yanlış olacağından, maddenin yerini korumasına kesin gözüyle bakılabilir. Ancak, şunu da kayda geçirmeli ki, MGSB’deki bazı maddeler konjonktürel veya hükümet politikaları nedeniyle işlevlerini yitirebiliyor. İşte bu noktada AKP’nin, uygulamada bu maddeyi eskisi kadar hayata geçirip geçiremeyeceği dikkatle izlenecektir. Bu arada, MGSB’nin uygulanmamasının her zaman rahatsızlık yarattığını; bürokrasi ve askerin hükümetlere güven yitirmesine neden olduğunu, MGK toplantılarının sorunlu geçmesi sonucunu doğurduğunu anımsatmalı. ÇAĞDAŞ REFLEKSLER VE ‘ILIMLI İSLAM’ Üzerinde çalışılan MGSB’de, ardına Kuzey Irak gerçeği ile bağlantılı iç güvenlik maddesi eklense de ilk iki maddenin yine, ‘rejimin laik karakteri’ ve ‘devletin bütünlüğü’ olacağını belirtmekte hiç sakınca yok. Bununla birlikte uygulamada hassas değişikliklere gidilmekte. Devlet artık kendini, eskisi gibi İstiklal Mahkemeleri, sansür-sürgün kararnameleri, 141-142-163 gibi TCK maddeleriyle koruyamayacağı gerçeğini kabul etmiş durumda. Korumada, AB üyesi bir ülke olma gerçeği ve çağdaş refleksler öne geçiyor. Rejimin, sadece askerlerin sigorta görevi ile korunamayacağı, dünyadaki en üst standartlara ve hukukun üstünlüğüne gereksinim duyulduğu görülüyor. Bu değerlendirmeler, son yıllarda sıkça yapıldı ve genel kabul buldu. O tartışmaların içinde yer alan komutanlar da bugün tepe noktalarda. Yine de tartışmalı bir durum olduğu bilgilerini alıyoruz. AKP kadrolarının ve hükümetin bir bölümü, teröre başvuran İslami akımlarla mücadeleyi samimi olarak isterken, diğer İslami akımlara hoşgörüden yana. Söylemde karşı çıksalar da fiiliyatta bunun ‘Ilımlı İslam’ diye tanımlanmasından rahatsız olmayan bu kesimin, özellikle askerle çelişki/çatışma içine girmesi son derece muhtemel.Ancak, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in, MGK’ya vereceği Başbakanlık Takip Kurulu çalışmalarıyla ilgili brifing yolunun kapatıldığı günden bu yana, ‘Ilımlı İslam’a da bakışın netleştirildiği unutulmamalı. O brifing bugüne kadar da verilemediğine göre, bu tartışmanın sonucunu kestirmek hiç güç olmasa gerek.