BAŞLIKTAKİ söz sıradan birinin değil, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in.
Dün sabah kendisiyle görüşürken, konuyu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, kayıp trilyon davası nedeniyle oluşturulan fezlekesine de getirdim.
Gül, "Cumhurbaşkanı olarak da yargının önüne çıkarım" demişti.
Gül’ün bu tutumunun kendisine duyduğu saygıyı daha da artırdığını söyleyen Şahin, şöyle devam etti:
"Keşke mahkeme çağırsa, Sayın Cumhurbaşkanı da gider ve yargılanır.Ne de güzel olur.Bir ülkede Cumhurbaşkanı’nın yargı önüne çıkması demokrasiye, yöneticiye, adalete güveni pekiştirir."
Adaletin tepesindeki kişinin bu sözleri söylemesini mahkemelere bir mesaj olarak algılayanlar çıkacaktır, bu doğaldır; ancak Şahin, Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı var mı, yok mu tartışmasını göz ardı etmeden konuştu, "milletvekilliği sona erdiği için dokunulmazlığı kalktı" diye düşünülüyorsa, bunun hemen yapılabileceğini anlattı.
Benim aldığım hava ise Şahin, bu yolun denenmesinde sakınca görmüyor. İlginç olmaz mı; yargı önüne çıkmaktan çekinmeyen, yargılanan bir Cumhurbaşkanı...
DARILACAKLARSA DARILSINLAR
Şahin, son AKP Grup toplantısında Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, bir tetkik hákimine lojman talebiyle ilgili notunu görüntüleyen arkadaşımız Hasan Tüfekçi’yi arayıp, yaptığı haber için teşekkür etmişti.
Sorum üzerine talebe, "Başvuru sahibinin önünde 27 kişi var.Ancak 27 kişiden sonra sırası gelecek" yanıtı verdiğini söyleyen Şahin’in bu tür taleplere bakışı şöyle:
"Yanlış. Adamını bulmadan olmaz, anlayışını artık yıkmalıyız. Defalarca söyledim, bunun siyasete yararı yok. Yakınlarını, tanıdıklarını şuraya, buraya yerleştiren siyasetçi bundan yarar görmez, zarar görür. Çünkü bir kişiyi mutlu edersin, binleri küstürürsün. Siyaseten doğru olan bundan uzak durmaktır. Ha darılacaklar; darılacaklarsa darılsınlar."
Önceki hükümet döneminde Devlet Personel Başkanlığı, Şahin’e bağlıydı.
Şahin, 4.5 yıl boyunca personel için en az iki bin talep almış.
Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e de bu yönde onlarca talep gitmiş, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin de talepleri Şahin’e yollanmış.
Şahin, tümüne de, "Kamuya personel alımı ancak merkezi yerleştirmeyle mümkün" yanıtı verdiğini söyledi.
Merkezi yerleştirmenin yönetmelikten kaynaklandığını anımsatan Şahin,"Bunu bile yetersiz gördük, yasaya koyduk.Çok da iyi yaptık" dedi.
OTOMOBİLİNDE YARALI SOLCU
Dün 12 Eylül’ün yıldönümüydü, Şahin’le darbe yıllarını konuştuk.
Şahin, o günkü okul dönemini, solcuların solda, sağcıların sağda, jandarmanın da ortada oturduğu amfilerle anımsıyor; ama üstüne geldiği 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önünde solcu öğrencilerin üzerine bomba atılmasını unutamıyor.
"Hem okuyor, hem de memurluk yapıyordum. Hürriyet Gazetesi’nden taksitle aldığım bir Renault otomobilim vardı.Beyazıt Meydanı’nın yanına park ederdim" diyen Şahin, o gün arabasını almaya giderken yerde yatan yaralıları görür.
Adını bilmediği ama tanıdığı bir yaralıyı arabasına alır.
Yaralı paniktedir, "Merak etme hastaneye yetiştireceğim" der ve yaralıyı Çapa Hastanesi’ne yetiştirince mutlu olur.
Bugün ise içi rahat; çünkü, "Artık halk, demokrasiyi içselleştirdi" diyor.