CHP’nin son dönem TBMM grup toplantıları, Türkiye’nin iki büyük partisinden muhalefette olanının içler acısı durumunu ortaya koyduğu için partili partisiz herkesi derinden sarsıyor. Bir parti düşünün ki, genel başkanı, en önemli kurulun rüşvet batağına saplandığını açıklıyor. Bir parti düşünün ki, genel başkanlığa aday bir partili, genel başkan tarafından rüşvet almak, yolsuzluk yapmakla suçlanıyor. Kısacası bir parti ki, ipliği genel başkan tarafından pazara çıkarılıyor. Genel başkanı, ‘ipliği pazara çıkarıyor’ diye suçlamak haksızlık olur. Aksine, bu iddiaların üzerine gittiği için takdir etmek gerekiyor. İKİSİNİN DE ZORLUKLARI VAROrası öyle de, konu CHP ve Deniz Baykal olunca o kadar çok ‘ancak’ gündeme geliyor ki, hepsi de birbirinden önemli. ‘CHP’de bir şeyler bozuluyor’ diyen Baykal, partiyi bir türlü iktidar yapamayan bir kadronun bundaki sorumluluğunu sorgulamak dahi istemiyor. Yüksek Disiplin Kurulu’nun (YDK) seçilme şeklini, açıkçası ‘Benim askerim diye seçilenlerin bir gün başkasının askeri de olabileceğini’ düşünmüyor. Daha da düşündürücüsü; Baykal, ‘Yolsuzluk yapanlar CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturamaz’ derken, böyle gördüğü bir siyasinin, bayrak açtıktan çok kısa süre sonra, nasıl oluyor da bu kadar uzun mesafe kat ettiğini, kendisini olağanüstü kurultay toplamaya zorladığını değerlendirmiyor. Böyle olunca da Baykal, ne kadar yolsuzluğa savaş açıyor izlenimi verse de hem kendisinin, hem partisinin güç kaybettiğini kabullenemiyor. CHP’de Mustafa Sarıgül için de tablo o kadar kolay görünmüyor.Varsayılsın ki Sarıgül, bu ayın sonunda CHP Genel Başkanı olabildi. Rüşvet, yolsuzluk iddiaları peşini bırakmayacak; belki de bu iddialar, CHP Genel Başkanı’nı, mahkeme mahkeme dolaşır hale getirecek. Sarıgül’ün kendisiyle ilgili bu iddiaları çürüğe çıkarıp kurultaya gitmesi o nedenle çok önemli; aksi durumda Baykal’a sürpriz destekler getirebilir. İKİ SENARYO Bu tablo, yeni bir kurultaya giderken CHP’de iki senaryoyu konuşturuyor. İlk senaryo, Sarıgül’ün, ‘Genel başkanlığa değil, başbakanlığa talibim. Bütün iddiaları çürüttükten sonra olağan kurultayda aday olacağım’ demesi. Dün görüştüğümüz Sarıgül’ün kurultayla ilgili bazı şartlar öne sürmesi, ‘Kararımı arkadaşlarımla birlikte alacağım’ demesi, bu gelişmenin sanki bazı ipuçlarını verir gibi görünüyor. Başka da aday çıkmazsa, o zaman Baykal, Sarıgül’le ilgili iddiaları kurultay gündemine getirip, ‘ihraç için tavsiye kararı’ çıkartabilir, YDK’da bekleyip de alamadığı sonucu buradan sağlayabilir. Bu durum, Sarıgül’ü mağdur konumuna getirse de önünü kapatabilir. İkinci senaryo için zaman dar olsa da ciddi bir çaba söz konusu. Bu, hem Baykal’a, hem de Sarıgül’e rakip üçüncü bir ismin çıkarılmasıdır. Senaryonun gerçekleşmesi için, Kemal Derviş üzerinde baskı kuruluyor. Derviş ise hem gönülsüzlüğünü sürdürüyor, hem de Sarıgül’e ısınamıyor. Göründüğü kadarıyla ikinci seçenek peşinde olanların da zorlukları oldukça fazla; ancak yine de yeni isim arayışlarını sürdürmekten vazgeçmiş değiller.