Paylaş
Ünal’ı dinlerken “Yeni söylenen ne” sorusunun yanıtına yoğunlaştım.
İlk görünen, iktidar ortak bir dil kullanma noktasında mesafe almış.
Kürt sorununda önemli sayılacak diğer isimlerle (Yalçın Akdoğan, Beşir Atalay, Yasin Doğan gibi) Ünal’ın, hemen hemen aynı tezleri işlediği görülüyor.
Anlaşılan, ilgili kurumlar arasında da aynı frekans yakalanmış.
Tabii ki zaman zaman yine farklı sesler çıkacak ama teşhis/çözün noktasında güç sahibi olanların ortak söyleme varması çok önemli bir gelişme.
PROPAGANDA ÜSTÜNLÜĞÜ
Sadece Ünal’a değil, son günlerde görüş açıklayan bütün güç sahibi isimlere baktığımızda iktidarın, bazı temel tespitleri şöyle sıralanabilir:
1- Terörle mücadele en etkili şekilde sürecek. Müzakere ise silah bıraktırmak için yapılır ve şartları farklı. Belli bir sistem içinde bir şeyler oluyor.
2- Hak ve özgürlükleri geliştirip garantiye almak, vatandaşı özgürleştirmektir. Bunun ne mücadelesi, ne müzakeresi, ne de muhatabı olur. Bu alandaki ilerlemeler sürecek. Vatandaşlık temelinde bir yaklaşımla yeni anayasa da bu konuda önemli fırsat.
3- Vatandaşını korkutan devlet gitti, özgürleştiren devlet geldi. BDP ise hâlâ eski devlet-vatandaş ilişkisi üzerinden konuşuyor, mağduriyet edebiyatı yapıyor ama artık tutmuyor. (Ünal’ın bu sözü üzerine, ‘Demek ki artık siz de mağduriyet söylemine son vereceksiniz!’ diye laf atmadım değil.) Şimdi korkunun kaynağı PKK. Vatandaş bunu gördüğü için PKK da eskisi kadar etkili olamıyor, halkı sokağa dökemiyor.
4- Devletin yeni yaklaşımı nedeniyle Kürtlere, “PKK, hak ve özgürlük önündeki en büyük engel. Size kazandırdığı kimlik değil, kendi düzenini sürdürmektir” diye seslenmenin pek çok haklı gerekçesi var.
ARINÇ ÖLÇÜYÜ KAÇIRDI
“Kürt sorunu 2 yılda çözülür” diye iddialı bir söz eden Ünal, ‘bazen kesişmeler bulsa da’ sorunu, Ortadoğu kazanı içinde görmüyor.
Ancak, “Ortadoğu’da Camp David düzeni 2 yılda bitecek, yeni düzen kurulacak” demesi ilginç bir paralelliğe işaret.
AKP’nin, adımlar atarken Batı-Doğu denge ve hassasiyetlerine dikkat edip dokunulmazlıklara da bu çizgide yaklaşacağı söylenebilir.
Doğaldır, AKP’nin, dokunulmazlıklara bakışı, “PKK nedir, Öcalan mı, Kandil mi, KCK mı, BDP mi?”, “PKK, Kürtlere ne kimliği verdi?” gibi sorulara verdiği yanıtlara farklı katkılar yapılabilir.
Bunu ileriye bırakıp bugün Bülent Arınç’ın son açıklamasıyla yetinelim.
Arınç’ın, eskiden çok beddua ettiği BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’la, ‘17 yaşında o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalışını’ öğrenince empati kurmasına AKP’de itiraz yok, aksine takdir çok.
Buna karşın, “Ben de aklıma gelse dağa çıkardım” sözü amacını çok aşan, dağa çıkışı özendirici, Öcalan’ın lise yıllarıyla ilgili ifadeleri de ‘masumlaştırıcı’ görüldüğü için epey eleştiri alacak gibi.
Çünkü, empati kuran devlet adamlarına düşen dağı göstermek değil, ‘Özür dilemek’, ‘Tazminat ödetmek’, ‘Suçluların bulunmasını sağlamak’ olması gerekmez mi?
Paylaş