Paylaş
Öncelikle, konusu ‘kentsel dönüşüm’ olduğu için sergilenen pek çok eserde de görüldüğü gibi Gezi gösterileri ile iç içe geçen Bienal’i gezenlerin sayısının 350 bini aşmış olmasının altını yeniden çizmekte yarar var.
Yazıma bu etkinliklere atıfla başlamamın nedeni ise üçünde de hem sanatçı hem de izleyici sayısındaki ciddi kadın ağırlığına işaret etmek içindir.
Sanata ilgide, erkeğin de önüne geçmekte olan kadının, Türkiye’de diğer alanlarda kendini aynı boyutta gösterememesi üzerinde düşünmek gerek.
Tabii ki bunu öncelikle kadınlar düşünmeli; ama ya erkekler?
KARAR YİNE ERKEKLERİN
Asıl görev erkeklerde ve o görev, ‘kadınlar adına karar vermek, kadın üzerinden siyasi malzeme üretmekten vazgeçmekle’ sınırlı tutulsa yeterlidir.
Erkekler kadınlar adına hayatın her alanına müdahale etmeyi sürdürüyor.
Sezaryenden kürtaja, kıyafetten iş hayatına kadar pek çok alanda somut örnek verebiliriz; ama uzun listeye gerek yok, öğrenci evleri tartışması yeterli.
İşte bakın Başbakan Erdoğan, salı günü AKP grubunda konuyu şöyle açmıştı:
“Biz burada kesinlikle müdahil olduk ve şu anda yurtlarımızda bu şekilde kızlarımızın erkek öğrencilerle ayrıştırılması çalışmalarını hızla devam ettiriyoruz.”
Yani yine bazı erkekler, ‘kızlarımızın, erkek öğrencilerle ayrıştırılması’ hedefiyle onları diğer erkeklerden korumak için harekete geçmiş!
Çünkü, kadınımız kendisini koruyamadığı için, yasal güvence yerine diğer erkekler harekete geçer!
Bu anlayış çok gerilerde kalmalıydı, ama ileri demokrasi denerek buyurgan ve korkutan yönetim anlayışına geçildiği için insan kalitesi yükseltilemiyor.
Sorunun kaynağı, en büyük engeli de bu kalitesizlikte yatıyor.
CHP O ZAMAN KÜÇÜK OLMAZ
Kadını erkekten ayrıştırma süreci devam ederken iş, bu ülkenin geleceği olan üniversite öğrencilerini toplumdan, ailelerinden uzaklaştırmaya, onları gayrimeşru işlerin odağı göstermeye vardırıldı.
Türkiye’yi bir polis devleti gibi gösterme gayretleri yetmemiş gibi polise, ahlak sorgulama, bazı vakıf, dernek ve komşulara da ‘ihbarcılık’ yetkisi verildi.
Öğrenciler, evleri, oturdukları kafeler basılarak korkutuluyor.
Korkmayacakları ortada, ama ne gam, yeter ki ortaya yeni bir dinamit atılsın.
İşte tam bu süreçte muhalefeti kadın konusunda ciddi bir sınav bekliyor.
BDP çizgisinin bu konuda büyük bir başarı sağladığını itiraf etmeli.
Maalesef MHP hâlâ çok erkek bir parti görüntüsünde.
Bu durumda gözler dün büyük bir saygıyla andığımız, kadın hakkı dendiğinde ilk akla gelen Atatürk’ün partisi olmakla övünen CHP’ye dönüyor.
CHP, dört ay sonraki yerel seçimlerde bu alanda en büyük adımı atabilmeli.
Tabii ki CHP tüzüğündeki yüzde 33 kadın kotası önemli, bunun takipçisi olunmalı; ‘ama yetmez’ diye bir ironi yapalım.
CHP üç büyük şehirde, ilçelerde önemli sayıda kadın aday çıkarabilmeli, bu da yetmez, büyükşehirlere de kadın aday gösterebilmeli. Türkiye çapında, erkek egemen aday görüntüsünün karşısına kadın profiliyle çıkabilen CHP asıl o zaman “Küçük olsun benim olsun” anlayışını yıkar; çünkü erkek egemen bir sosyal demokrat parti zaten küçük değil mi?
Paylaş