Paylaş
Kılıçdaroğlu’nun o günlerde, “Özel bir nedeni yok, sorun benim programım” demiş olmasını da kayda geçirmiştik.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun 29 Ekim’de ne yapacağını merak etmekteydim.
Dün yaptığım sohbetin ardından,
“Büyük bir olasılıkla Kılıçdaroğlu yarın akşam Köşk’deki resepsiyona katılacak” diyebiliyorum.
RICCIARDONE VE SARIGÜL
Sohbetimizde ABD Büyükelçisi Ricciardone ile yaptığı baş başa görüşmeyi de açınca Kılıçdaroğlu, önce “Çok şaşırıyorum” dedi sonra şunu söyledi:
“Ben, her büyükelçi ile yemek yerim. Öyle otel odalarında, gizli kapaklı falan da değil. Görüşme samimi olsun diye bir lokanta tercih edildi. Şimdi şaşkınlıkla izliyorum; ‘Vay niye yemek yenmiş’, ‘Yok genel merkez yöneticileri habersizmiş, Faruk Loğoğlu da küsmüş!’, ‘Yok parti içinde eleştiri varmış’”.
Bu söylemleri komik bulan, altında bir neden arayan Kılıçdaroğlu, o nedeni CHP’nin dış temaslarının hükümeti ürkütmesine bağlıyor.
Kılıçdaroğlu, ABD Büyükelçisi ile yemek de dahil, tüm dış temasları Türkiye yararı için yaptıklarını belirtti, gerekçesini de şöyle aktardı:
“Hükümet Irak’a gitmiyordu; biz gittik, arkamızdan yürüdüler. Mısır’a niye gittik diye ateş püskürdüler, ardımızdan geri çektikleri elçiyi Kahire’ye apar topar yolladılar. Egoları o kadar şişkin ki dünyayı dizayn ettiklerini sanıyorlardı, ülkemizi yalnızlığa ittiler. O yalnızlığı aşmanın yolunu biz açtık, onlar da peşimizden gelmeye çalışıyorlar. Umarım böyle de devam ederler”.
Mustafa Sarıgül’ün CHP yolculuğu işinin çok önceden bittiğini yazmıştık.
Yolculukta tek değişiklik yok; ancak komik bir noktaya dikkat çekeyim.
Kılıçdaroğlu, Sarıgül’ü davet etti ya, olacak şey miymiş!!!
Başbakan, binde 1 dahi oyu olmayan bir isimle yüzde 2 oyu alan bir diğerini partisine katmak için ziyaretlerine gider, herkes alkış tutar.
Kılıçdaroğlu, önemli oyu olan Sarıgül’ü partisine davet eder, “Yok canım, lider falan değil!” diye ahkâm kesilir; gülmemek elde mi?
KOSOVA’DAKİ SÖYLEM KAZASI
LİMAK’ın yaptığı Piriştine Havaalanı’nın açılışına ben de davetliydim.
Dışarıda yapılan diğerleri gibi bu da Türkiye’ye güç katan bir yatırım oldu; ancak Türkiye, böylesi ülkelerde çok özenli dil kullanmak zorunda.
Sırp Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan Erdoğan’ın sözlerine tepkisinden bağımsız olarak biraz ‘ukalalık!’ yapalım.
Erdoğan’ın, orada birçok Türk partisi varken sadece birinin mitinginde konuşmasını yanlış bulmuştum, öğreniyorum ki Kosova’da muhalefet ve diğer Türk partileri de bunu eleştirmiş.
Erdoğan, mitingde Rabia işareti yaparak “Unutmayın, Türkiye Kosova’dır, Kosova Türkiye’dir” dediği an ise hemen yanımdakilere “Yanlış” dedim.
Konuşma daha bitmemişti ki, sohbet fırsatı bulduğum oradaki kamu niteliği taşıyan Türkiye kuruluşlarının temsilcilerine, bu sözlerin tepki çekeceğini belirtip, “Çünkü, Kosova Kosova’dır, Türkiye Türkiye’dir” dedim.
İsteyen Başbakan’ın konuşmasının tam metnini okusun, yanlış algı yaratacak başkaca sözler de var ve öğreniyorum ki sadece Sırbistan’da değil, Arnavutluk ve Kosova’da da Erdoğan’ın sözleri binlerce eleştiri almış.
Biline ki hamasi her konuşma oralardaki Türklere de zarar veriyor.
Paylaş