Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

İkinci dönem iktidar için Çankaya şartı

KOMİSYON üye ve başkanlarının da belirlenmesinden sonra AKP’nin Meclis seçimleri tamamlandı.

TBMM Başkanlık Divanı ve AKP Grup seçimleri ile ilgili geçen haftaki tahlilimize Milli Görüş dışında kalan gruplardan küçük bir uyarı geldi:

‘Beş grup başkanvekilinin üçü değil, tamamı imam hatip kökenli.’

Bu uyarıyı geçerek, AKP Grubu’nun seçimlerinin tümü üzerinden bir tahlile yönelecek olursak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘en küçük bölünme bile olmasın’ anlayışı ile hareket ettiğini ve bu anlayışının temelinde önemli bir hedefin, cumhurbaşkanlığı seçiminin yattığını söylemek mümkün.

MUHALİFLERE İLTİFAT BİLE VAR

Biraz detaya inecek olursak, Erdoğan, AKP’nin TBMM’deki vitrininde bazı düzenlemeler yapmak istedi; ancak hızlı organize olma ve ciddi defans yapma özelliklerine sahip Milli Görüşçüler kendisine yeterince yardımcı olmadı.

Erdoğan, buna rağmen sonuçları kabullendi; ama bir tek Sadık Yakut’un yeniden Meclis Başkanvekilliği’ne seçilmesini pek de içine sindiremedi.

Yakut’u eski DEP’lilerin salıverilmesi sonrası bildiri yayınlayan on bir AKP’linin elebaşısı olarak gören Erdoğan, Yakut ile Atilla Koç’un yarıştığı üçüncü turda tavrını hem ‘Hadi bakalım bizim de bir oy hakkımız var kullanalım’ diyerek, hem de yerinden kalkıp sayım bölgesine giderek koydu.

Seçime ve sonucuna ilgisinin Yakut için olduğunu söylemek olası mı?

Erdoğan, bunun dışında imzacı Vahit Erdem’i komisyon başkanlığında tutarken, daha az etkili komisyonlardaki üç imzacıyı da İçişleri Komisyonu’na alarak küçük bir iltifatta bulundu.

Bu komisyondaki imzacı sayısını beşe çıkarmaktan bile çekinmedi.

Ayrıca bu isimlerden bazıları Kızılcahamam’daki kampta, Erdoğan’a, ‘Bildiri sonrası bize eleştiriniz haksızdı. Komisyonlara sırf aile içi isim diye ehliyetsiz kişileri başkan yaptınız’ eleştirisi de yöneltmişti.

(Erdoğan’ın soruya, ‘Bu doğru değil, öyle aile içi isim yok. Komisyon seçimlerinden haberim bile olmadı’ diye yanıt vermesi de ilginç bulunsa gerek.)

Önemli bir başka muhalif Mehmet Dülger’i de Dışişleri Komisyonu’nun başından almayan Erdoğan, belki de en çok kızdığı diğer sivri dilli muhalif Ertuğrul Yalçınbayır’ı prestiji yüksek olan AB Komisyonu’na üye yaptı.

YENİ CUMHURBAŞKANINI SEÇMELİYİZ

Erdoğan
’ın muhaliflere bu toleranslı tavrının altında yatan gerçeğin ipuçlarını ise yine Kızılcahamam’daki kampta aramak gerekiyor.

Kampta Erdoğan milletvekilleriyle küçük gruplar halinde görüşmüştü.

Bu görüşmelerin birinde, imzacı milletvekillerinin Erdoğan’a yönelik eleştirileri oluyor.

Bunun üzerine parti bütünlüğü ve disiplini korumanın önemine işaret eden Erdoğan, iki elinin avuç içlerini hafif hafif masaya vurarak şöyle diyor:

‘Arkadaşlar, 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sıkı durmalı, birliğimizi korumalı, bölünmemeliyiz. Eğer yeni cumhurbaşkanını bu parlamento seçerse, gireceğimiz ikinci seçimde de iktidar çıkarız.’

Gündemin çabuk değiştiği, 1980’den beri her seçimin en az bir yıl erken yapıldığı Türkiye’de, üç yıl sonrasına yönelik Erdoğan’ın bu hedefinin tutup tutmayacağını tahmin etmek zor; ama bazı AKP’lilerin tahminini aktaralım:

‘Cumhurbaşkanını biz seçsek bile iki şey olacak. Birincisi, Erdoğan aday olmayacak, Özal tipinde biri seçilecek. İkincisi, seçim sonrasında başkanlık sistemine geçişin yolları aranacak. İşte Erdoğan’a sıra o zaman gelecek.’
Yazarın Tüm Yazıları