Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Hükümete değil Anayasa’ya darbe

SON 3 ayda yaşanan şu gelişmeler, hepimizi vicdani sorgulamaya zorlamalı.

Haberin Devamı

Yolsuzluk soruşturmaları kapsamında gözaltılar olunca Başbakan, polis ve savcıları hedef yaptı.(17 ve 25 Aralık operasyonları)
Polis, yargının arama ve gözaltı kararlarını ya uygulamadı ya geri çevirdi. (İstanbul, İzmir, Hatay ve Adana’da yapılmak istenen çeşitli operasyonlar)
Adalet Bakanı ve Müsteşarı yolsuzluk soruşturmalarını yürüten savcıları telefonla aradılar. Savcılar ‘Soruşturmaları durdurun baskısı yapıldı’ diye tutanak tuttu, TBMM’ye fezleke yolladı. (İzmir Liman Operasyonu)

ÇÖPLÜK YARGI KARARLARI
Başbakan, Adalet Bakanı’nı arayarak, beraatla sonuçlanmış bir dava için Yargıtay’da mutlaka mahkûmiyet çıkmasını istedi. Gereğini yapacağını ifade eden Bakan, beraat kararı veren yargıcın ‘Alevi’ olduğunu söyledi ve bunu ‘olumsuzluk’ diye niteledi. (Aydın Doğan hakkındaki bir dava)
Başbakan, Danıştay Başkanlığı’na seçilecek kişi için Adalet Bakanı’nı yönlendirdi ve yönlendirmeye uygun sonuç alındı.
Başbakan, sonuçlanmış bir ihaleye katılmayan işadamını aradı, ‘Bize şikâyet dilekçesi yolla, ihaleyi iptal edeceğiz’ dedi; böyle de oldu. (MİLGEM İhalesi)
Başbakan medyanın tepe noktalarına yerleştirdiği ’Alo Fatih’ler eliyle yayınlara müdahale etti; patronları ağlatacak kadar baskı altına aldı; medya gruplarının el değiştirmesinde rol oynadı. (Habertürk ve Milliyet yöneticilerine açılan telefonlar, Sabah grubunun satışı)
Yeni Başbakanlık sarayı için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı veren yargıya Başbakan, “Güçleri yetiyorsa yıksınlar, durduramayacaklar” diye çıkıştı. (AOÇ arazisine yapılan Başbakanlık binası kararı.)
Yargı, bir emniyet müdürünün ifadesini almak için yazı yazdı. Birkaç gün sonra İçişleri Bakanı olan Başbakanlık Müsteşarı, o ilin emniyet müdürüne “Çöpe at, yırtıp at o yazıyı. Adli görev madli görev yok. Onlara, ‘Sizi tanımıyorum, polisleri gönderiyorum sizi aldırıyorum, orada çete kurdunuz’ de” diye akıl verdi. (İstanbul İstihbarat Şube Müdürü’nün ifadeye çağrılması kararı)

Haberin Devamı

HÜKÜMET MESELESİ
Başbakan, ‘Ne istediler de vermedik’ diyerek devletin her kademesine yerleştirdiklerini açıkladığı bir grubu, 11 yıl sonra, ‘paralel yapı’, ‘vatan haini’, ‘yabancı ajanı’, ‘ulusal sırları satanlar’ diye suçladı.
Bu doğruysa, suç örgütüne yardım ve yataklık itirafından başka bir şey olamaz.
Mal varlığı tartışmaları ve henüz itiraf edilemediği için başka vahim iddiayı sıralamaya gerek dahi bulmuyorum.
Mesut Yılmaz’ı medyayı manipüle etmek ve ihale zarfını açmaktan dolayı suçlayıp Yüce Divan’a yollayan; mahkeme kararı ile yapılmış dinleme tapelerini açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu için, ‘Anayasa suçu işledi’ diyen bir Başbakan’ın, bu yaşananlarda anayasal suç görmediğini düşünemem.
Ancak gerçek, âli (yüksek) makamlara getirdiği bir arkadaşının şu sözünde yattığı için belki çaresizdir:
“Hükümet meselesi Selami, hükümet meselesi.”
Yoksa biliyorlar ki, söz konusu yolsuzluk ise hiçbir demokratik ülkede hükümetler yerini koruyamaz, hemen istifa edip ülkeyi seçime götürür.
Türkiye’de olan ise Anayasa’yı rafa kaldırmak, yok saymaktır.
Bir ülkede bundan daha büyük felaket yaşanamaz.
Çünkü, hukuk ekmektir; hukuk yoksa ekmek de yok, özgürlük de.

Yazarın Tüm Yazıları